Özel Kolejlerde Kayıt Sözleşmesinin Hukuki Niteliği
Özel eğitim kurumları ile veliler arasında imzalanan kayıt sözleşmeleri, yalnızca idari bir prosedürden ibaret değildir. Aksine, bu sözleşmeler Türk Borçlar Kanunu ve tüketici mevzuatı bakımından bağlayıcı ve ciddi hukuki sonuçlar doğuran özel hukuk sözleşmeleridir. Özellikle eğitime hiç başlanmayan durumlarda sözleşmenin niteliği ve geçerliliği, eğitim ücretinin iadesi talebi açısından büyük önem taşımaktadır.
Kayıt Sözleşmeleri Hizmet Sözleşmesi Niteliğindedir
Türk Borçlar Kanunu’nun 393. maddesi uyarınca, bir hizmet sözleşmesi; bir tarafın (öğrenci/veli) emeğini veya hizmetini sunmayı taahhüt ettiği, diğer tarafın (özel okul) ise bu hizmete karşılık belirli bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme türüdür. Bu çerçevede özel okullar ile veliler arasında kurulan kayıt ilişkisi, bir hizmet sözleşmesi olarak değerlendirilir. Okulun yükümlülüğü eğitim hizmetini sunmak, velinin yükümlülüğü ise bunun karşılığında belirlenen yıllık eğitim ücretini ödemektir.
Bununla birlikte, okul sözleşmelerinin sadece hizmet sözleşmesi olarak değerlendirilmesi her zaman yeterli olmayabilir. Eğitim hizmetinin niteliği, taraflar arasında kurulan güven ilişkisi, süreklilik arz etmesi ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları içermesi gibi özellikler nedeniyle bu sözleşmeler zaman zaman vekâlet sözleşmesi veya karma sözleşme olarak da nitelendirilebilmektedir. Ancak yerleşik içtihatlar ve doktrinsel görüşler çerçevesinde özel okul kayıt sözleşmeleri ağırlıklı olarak hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmektedir.
Tüketici Sözleşmesi Niteliği ve Koruyucu Hükümler
Özel okullar ticari birer işletmedir ve eğitim hizmeti sunarak gelir elde ederler. Veliler ise bu hizmeti bireysel ihtiyaçları doğrultusunda satın alan gerçek kişilerdir. Bu nedenle, özel okullarla imzalanan sözleşmeler aynı zamanda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında birer tüketici sözleşmesidir.
Tüketici sözleşmesi olması, bu tür sözleşmeleri yalnızca Borçlar Kanunu hükümleriyle değil, aynı zamanda Tüketici Kanunu ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği gibi ikincil mevzuatla da değerlendirmeyi gerektirir. Bu kapsamda veliler, sözleşme kurulmadan önce bilgilendirilme hakkına, sözleşmeden cayma hakkına, haksız şartlara karşı korunma hakkına ve hizmetin ifa edilmemesi halinde iade talebinde bulunma hakkına sahiptir.
Özellikle kayıt sonrası eğitim başlamadan vazgeçme durumlarında, tüketici lehine olan bu düzenlemeler kritik bir rol oynar. Okul yönetimleri sözleşmenin bağlayıcılığını öne sürse de, eğitim hizmetinin henüz ifa edilmediği ve öğrencinin fiilen okula başlamadığı hallerde, tüketici hukuku hükümleri velilere önemli bir koruma sağlamaktadır.
Sözleşmenin Kurulma Anı ve Geçerlilik Şartları
Özel okul sözleşmeleri çoğunlukla yazılı şekilde düzenlenir ve karşılıklı imzalanmak suretiyle kurulur. Ancak bazı durumlarda sözleşme formu imzalanmadan yalnızca ön kayıt formları, başvuru belgeleri ya da kapora niteliğinde ücret ödemeleri ile kayıt işlemi yapılabilmektedir. Bu tür belgeler de Yargıtay kararlarında sözleşme kurulduğuna dair yeterli delil olarak kabul edilmektedir.
Velinin çocuğu adına kayıt yaptırması, okulun bu kaydı kabul etmesi ve ücretin bir kısmının ödenmesi halinde sözleşme kurulmuş sayılır. Bu nedenle, fiilen okula başlanmamış olsa dahi, hukuken sözleşmenin kurulmuş ve taraflar arasında bağlayıcılık doğurmuş olması mümkündür. Ancak bu durum, sözleşmenin feshedilemeyeceği veya ücretin geri alınamayacağı anlamına gelmez.
Sonuç ve Değerlendirme
Özel kolejlerde yapılan kayıt sözleşmeleri, hem hizmet sözleşmesi hem de tüketici sözleşmesi niteliği taşıyan karma bir hukuki yapıdadır. Bu durum, sözleşme sona erdiğinde veya eğitim başlamadan cayma hakkı kullanıldığında, hem Türk Borçlar Kanunu hem de Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde değerlendirme yapılmasını gerektirir. Eğitim ücretinin iadesi gibi talepler, sözleşmenin kurulma şekli, ifaya başlanıp başlanmadığı ve okulun sunduğu bilgilendirme düzeyi gibi somut faktörlerle yakından ilişkilidir.
Kayıt Yapıldığı Halde Eğitime Başlanmaması Durumu
Özel kolejlerde kayıt işleminin yapılmış olması, her zaman öğrencinin fiilen eğitime başladığı anlamına gelmez. Uygulamada sıkça karşılaşılan bir durum, velinin okul kayıt formunu imzalaması ve belirli bir miktarda ödeme yapmasına rağmen çocuğun eğitime hiç başlamamasıdır. Bu gibi durumlarda, velilerin en çok merak ettiği husus, eğitim hizmeti hiç alınmadığı halde okul ücretinin ödenmek zorunda olup olmadığıdır.
Hukuken bu sorunun yanıtı, sözleşmenin kurulma anı, ifa edilip edilmediği ve sözleşmenin hangi aşamada feshedildiğine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Ancak genel kural, sözleşme kurulmuş olsa dahi hizmetin hiç ifa edilmediği durumlarda ücretin tamamının talep edilemeyeceği yönündedir. Bu noktada tüketici lehine yorum ilkesi ve ifa edilmemiş edim nedeniyle haksız zenginleşme ilkesi devreye girer.
Okulun Hizmet Sunma Yükümlülüğü ve Fiili Başlangıç
Özel öğretim kurumlarının yükümlülüğü, eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte öğrencilere fiilen öğretim hizmeti sunmaktır. Okulun açılması, eğitimin başlaması ve öğrencinin derse alınması bu yükümlülüğün ifası anlamına gelir. Ancak öğrenci herhangi bir nedenle okula hiç gitmemiş, yoklama defterine kaydedilmemiş ve eğitim faaliyetlerine fiilen katılmamışsa, hizmetin ifa edildiğinden söz edilemez.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre de, hizmetin fiilen sunulmadığı durumlarda, eğitim ücretinin tamamının alınması hakkaniyete aykırıdır. Bu durum, sözleşmenin yükümlülük dengesini bozar ve tüketici aleyhine haksız bir sonuca yol açar. Nitekim 13. Hukuk Dairesi’nin kararlarında, “eğitim hizmetinin hiç sunulmadığı durumda ücretin tamamının tahsili mümkün değildir” yönünde değerlendirmeler yapılmıştır.
Kayıt Formunun İmzalanması Tek Başına Yeterli midir?
Birçok okul, yalnızca kayıt formunun imzalanmasını hizmetin başladığı yönünde yorumlayarak sözleşmenin ifa edildiğini iddia etmektedir. Oysa bu yaklaşım hukuken geçerli değildir. Sözleşmenin kurulmuş olması ayrı, hizmetin ifa edilmiş olması ayrı kavramlardır. Fiili eğitim başlamadan hizmetin ifa edildiği ileri sürülemez. Velinin kayıt yaptırması, hizmetin yerine getirildiği anlamına gelmez. Aynı şekilde yalnızca sınıf planlaması yapılması veya öğrenciye kırtasiye seti gönderilmesi de fiili hizmet olarak kabul edilmez.
Bu çerçevede, öğrencinin eğitim-öğretim yılına hiç katılmamış olması, sözleşmeden dönme veya fesih hakkını doğurur. Hizmet hiç sunulmadığı için okulun yalnızca makul bir cayma tazminatı talep etmesi mümkündür; ücretin tamamını talep etmesi ise hakkaniyete aykırıdır.
Yargı Uygulamasında Eğitime Başlamama Halleri
Mahkemeler, öğrenci eğitime başlamamışsa sözleşmenin taraflardan biri tarafından tek taraflı feshedilebileceğini ve bu fesih halinde, okulun sadece fiili masraflarını (örneğin kayıt defteri açılması, kimlik kartı basımı, sınıf planlaması) gerekçelendirmesi şartıyla sınırlı bir kesinti yapabileceğini kabul etmektedir. Eğitim hizmetinin hiç sunulmadığı durumlarda ücretin tamamının tahsili için açılan davalar genellikle okul aleyhine sonuçlanmaktadır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, sözleşmenin hangi tarihte feshedildiği ve bu tarihte eğitimin başlayıp başlamadığıdır. Eğer eğitim başladıktan sonra öğrenci okula gönderilmemişse, yani eğitim hizmeti fiilen sunulmaya başlanmışsa, bu durumda ücretin tamamı veya büyük kısmı okul lehine hükmedilebilir. Bu nedenle, eğitime başlanmadan önce yazılı bir fesih veya cayma bildirimi yapılması son derece önemlidir.
Velilerin Hukuki Güvencesi
Özetle, özel okullara kayıt yaptırıp çocuğunu eğitime başlatmayan velilerin, bu durumu resmi yollarla bildirmesi ve okulun eğitim hizmetini hiç sunmadığını ispat etmesi halinde, ödediği ücretin iadesini istemesi mümkündür. Bu tür durumlarda haksız zenginleşme, sözleşmenin amacının gerçekleşmemesi ve tüketici hukukunun koruyucu hükümleri devreye girer. Uygulamada çok sayıda veli bu haklarını kullanarak ücret iadesi talep etmiş ve başarılı sonuçlar almıştır.
Yasal Dayanaklar: Cayma Hakkı, Sözleşme Feshi ve İade Talepleri
Özel kolejlerde kayıt yaptırıldığı halde eğitime başlanmaması durumunda velilerin ücret iadesi talep edebilmesi için sözleşmeden doğan bazı haklarını doğru ve zamanında kullanmaları gerekir. Bu hakların başında sözleşmeden cayma hakkı ve tek taraflı fesih hakkı gelir. Türk Borçlar Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili yönetmelikler bu konuda velilere belirli ölçülerde yasal güvence sağlamaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’na Göre Fesih Hakkı
Türk Borçlar Kanunu’nun 112. maddesi, borçlunun borcunu ifa etmemesi halinde alacaklının sözleşmeden dönebileceğini ve tazminat talep edebileceğini düzenler. Özel okul sözleşmesinde bu madde, esasen okulun yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde velinin sözleşmeden dönme hakkını doğurur. Ancak öğrencinin eğitime hiç başlamadığı durumlarda daha çok velinin tek taraflı fesih hakkı gündeme gelir.
TBK m. 510 ve devamı maddeleri de sürekli borç ilişkilerinde haklı nedenle fesih imkânı tanır. Velinin, eğitime başlanmadan önce sözleşmeyi haklı bir gerekçeye (şehir değişikliği, sağlık sorunu, maddi zorluk vb.) dayandırarak feshetmesi mümkündür. Bu durumda, okulun yalnızca fiilen yaptığı giderleri talep etmesi kabul edilebilir. Hizmet ifa edilmemişse, ücretin tamamı talep edilemez.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Cayma Hakkı
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve bu Kanun’a bağlı Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği gereği, tüketicinin belirli şartlar altında sözleşmeden bulunmaktadır. Eğer okul kaydı internet, telefon veya e-posta yoluyla yapılmışsa ve bu işlem mesafeli sözleşme niteliği taşıyorsa, veli 14 gün içinde hiçbir gerekçe göstermeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
Cayma hakkı kullanıldığında okul, tahsil etmiş olduğu ücretin tamamını velinin başvurusundan itibaren en geç 14 gün içinde iade etmekle yükümlüdür. Üstelik bu süreçte, cayma hakkının kullanımı nedeniyle herhangi bir ceza ya da masraf talep edilemez. Okulun yalnızca cayma hakkı bildirimi yapılmadan önce sunduğu hizmet varsa (örneğin tanıtım paketi, okul kıyafeti teslimi vb.) bunlara ilişkin masrafları talep etmesi mümkündür.
Sözleşmeden Dönme Hakkı ve Haksız Zenginleşme
Eğer kayıt işlemi yüz yüze yapılmışsa ve mesafeli sözleşme niteliği taşımıyorsa, bu durumda cayma hakkı değil fakat sözleşmeden dönme veya tek taraflı fesih hakkı gündeme gelir. Bu hakkın kullanılması, genellikle eğitime başlanmadığı veya özel bir nedenin ortaya çıktığı durumlarda mümkündür. Sözleşmeden dönüldüğünde okulun eğitim hizmetini sunmadığı ispat edilirse, ücretin iadesi talep edilebilir.
Bu durumda başvurulacak bir diğer hukuki kavram haksız zenginleşme olur. Türk Borçlar Kanunu’nun 77 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız zenginleşme hükümlerine göre; haklı bir neden olmaksızın bir başkasının malvarlığında zenginleşme yaratan kişi, bu zenginleşmeyi iade ile yükümlüdür. Eğitim hizmeti hiç sunulmadan tahsil edilen ücret, bu kapsamda iade edilmesi gereken haksız bir kazanç olarak değerlendirilebilir.
Okulun Ceza Koşulu Uygulaması Geçerli midir?
Okullar sözleşmeye genellikle “iptal halinde ücretin tamamı iade edilmez”, “ilk dönem ücreti yanar” veya “kayıt iptal cezası” gibi cezai şartlar koymaktadır. Ancak bu tür cezai şartlar, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 5 uyarınca haksız şart niteliği taşıyabilir. Haksız şartlar tüketiciyi bağlamaz ve geçersiz sayılır. Dolayısıyla bu tür tek taraflı hükümler, yargı nezdinde geçersiz kabul edilebilir ve ücretin iadesine karar verilebilir.
Yargıtay kararlarında da okulun hizmet sunmadan yalnızca cezai şart nedeniyle ücretin tamamını alma talebi, orantısız ve hakkaniyete aykırı bulunmuştur. Veliler bu tür hükümlerin geçersizliğini ileri sürerek iade talebinde bulunabilir.
Sonuç: Haklarını Bilen Veli Güçlüdür
Velilerin, özel okul sözleşmelerinden kaynaklanan cayma ve fesih haklarını zamanında ve doğru şekilde kullanması halinde ücret iadesi mümkündür. Tüketici mevzuatına göre, hizmet sunulmadan tahsil edilen bedellerin iadesi gerekir. Önemli olan bu talepleri yasal dayanaktan yoksun değil, belgeli, sistematik ve hukuk çerçevesinde sunmaktır. Bu süreçte bir avukat desteği almak hem zaman hem de maddi kayıpları önleyecektir.
Okulun Cayma Talebine İtirazı – Ceza Koşulu ve Kesinti Uygulamaları
Özel kolejler, kayıt yaptıran ancak eğitime başlamayan velilerin sözleşmeden cayma veya fesih taleplerine karşı çoğu zaman sözleşmede yer alan ceza koşullarını ileri sürerek ücret iadesi yapmayı reddeder. Bu durumda en sık karşılaşılan uygulama, eğitim ücretinin tamamının ya da büyük bir kısmının “cezai şart”, “kayıt iptal bedeli” veya “yıllık ücretin ilk taksiti” adı altında veliden kesilmesidir. Oysa bu tür uygulamaların hukuki geçerliliği, hem sözleşme hükümlerinin niteliğine hem de tüketici mevzuatına uygunluğuna göre değerlendirilmelidir.
Sözleşmeye Konulan Ceza Koşullarının Denetlenebilirliği
Özel okullar, hazırladıkları sözleşmelere genellikle tek taraflı ve ağır cezai şartlar koymaktadır. Örneğin; “kayıt iptali halinde yıllık ücretin tamamı ödenir”, “cayma halinde geri ödeme yapılmaz” veya “eğitime başlanmasa dahi ücretin %50’si alınır” gibi hükümlere rastlanmaktadır. Bu tür maddeler ilk bakışta bağlayıcı gibi görünse de, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde geçerlilikleri ciddi şekilde sınırlandırılmıştır.
6502 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca bir sözleşme hükmü, “tüketicinin iyi niyet kuralına aykırı biçimde aleyhine dengesizliğe neden oluyorsa” haksız şart olarak kabul edilir. Tüketici aleyhine tek taraflı cezai şart içeren bu tür maddeler, geçersiz sayılır ve mahkemece resen dikkate alınır.
Yargıtay’ın Kesinti ve Ceza Koşullarına Bakışı
Yargıtay, özel okul sözleşmelerinde yer alan “iptal halinde ücretin tamamı iade edilmez” gibi hükümlerin mutlak geçerli olmadığını ve sözleşme özgürlüğünün sınırlarının tüketici lehine daraltılabileceğini belirtmektedir. Mahkemeler, eğitime hiç başlanmamışsa ya da okul hizmet sunmamışsa, sadece okula yüklenebilecek makul masrafların (kırtasiye, kitap, kimlik kartı, danışmanlık vb.) kesilebileceğine hükmetmektedir.
Bu noktada orantısızlık ilkesi önem kazanmaktadır. Örneğin; 150.000 TL tutarında yıllık kayıt ücretinin, yalnızca öğrenci için hazırlanan evrak, planlama veya kıyafet gibi masraflar nedeniyle 120.000 TL’sinin kesilmesi, orantısız ve hakkaniyete aykırı sayılır. Söz konusu kesintiler, verilen hizmetle orantılı olmak zorundadır. Bu nedenle, eğitime başlanmamışsa ceza koşulunun tamamının uygulanması hukuka uygun düşmez.
Kayıt İptalinde Okulun Hakları ve Sınırları
Okulun bazı sınırlı giderleri talep etme hakkı bulunabilir. Özellikle şu kalemler, sözleşmede açıkça yazılı ve makbuzla belgelenmiş olmak koşuluyla okul tarafından talep edilebilir:
- Hazırlık ve planlama masrafları (sınıf yerleştirme, danışman ataması)
- Öğrenciye özel alınan materyaller (kitap, kırtasiye, okul kıyafeti)
- Kimlik kartı basımı ve dosyalama işlemleri
Ancak okul, bu giderleri kanıtlamakla yükümlüdür. Sadece “hazırlık yapıldı” beyanıyla kesinti yapılamaz. Yargıtay uygulamasında bu tür kesintilerin makul olması, fiili hizmet sunulmamışsa yıllık ücretin tamamının kesilmemesi gerektiği defalarca vurgulanmıştır.
Velinin Haklı Nedenle Cayması – Ceza Koşulu Uygulanamaz
Eğer veli, çocuğun sağlık sorunları, şehir değişikliği, ekonomik kriz gibi haklı nedenlerle kayıt iptali talep etmişse ve bu talebini yazılı olarak belgeleyebilmişse, ceza koşulunun hiç uygulanmaması gerekir. Hukuken bu durum, sözleşmenin haklı nedenle feshi anlamına gelir ve ceza koşulları ancak haksız fesih halinde geçerli olabilir. Nitekim, çeşitli mahkeme kararlarında, çocuğun sağlık durumu nedeniyle kayıt iptaline gidildiği durumlarda okula ödeme yapılmasına gerek olmadığına hükmedilmiştir.
Sonuç: Kesinti Oranı ve Hakkaniyet Dengesi
Veliler, sözleşmede yer alan cezai şartların hukuki bağlayıcılığını sorgulamalı ve iade taleplerini somut belgelerle desteklemelidir. Okul ise ancak somut masrafları ispatladığı ölçüde kesinti yapabilir. Aksi takdirde, sunulmayan bir hizmetin bedelinin tamamını tahsil etmeye kalkması, hem haksız zenginleşme hem de tüketici hukukuna aykırılık anlamına gelir. Bu durumlarda hukuki yollarla hakkın aranması ve profesyonel avukat desteği alınması, velinin maddi kaybını önleyecek en etkili yoldur.
Yargıtay’ın Eğitim Ücreti İadesine İlişkin Güncel Kararları
Özel okul sözleşmeleri kapsamında, öğrencinin eğitime başlamadan önce kayıt iptali talebiyle sözleşmeden dönmesi halinde ücretin iade edilip edilemeyeceği meselesi, hem yürürlükteki mevzuat hem de Yargıtay kararları çerçevesinde netlik kazanmıştır. Aşağıda yalnızca gerçek esas ve karar numarasıyla sabit olan içtihatlara yer verilmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi – 2017/8224 E., 2018/9262 K. – 21.11.2018
Bu davada, özel bir eğitim kurumuna kayıt yaptıran öğrenci, öğretim yılı başlamadan sözleşmeden dönmüş ve ödediği yıllık ücretin tamamının iadesini talep etmiştir. Mahkeme, sözleşmede yer alan “iptal halinde iade yapılmaz” hükmüne dayanarak davayı reddetmiştir. Ancak Yargıtay bu kararı şu şekilde bozmuştur:
“Davalı eğitim kurumu, öğretim yılı başlamadan sözleşmeden dönülmesi halinde ücretin yalnızca %10'unu kesinti yapabilir. Bu oran dışında kalan bedelin iade edilmemesi, hakkaniyete ve yönetmelik hükümlerine aykırıdır.”
Yargıtay bu kararıyla birlikte, sözleşmeye konulan tek taraflı cezai şartların tüketici lehine sınırlandırılmasıyönetmelik hükümlerine bağlı olduğunu açıkça vurgulamıştır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi – 2022/3046 E., 2022/5417 K. – 02.06.2022
Bu kararda, davalı özel okulun kayıt sırasında ücretin tamamını tahsil ettiği, ancak öğrenci eğitime başlamadan sözleşmeden dönmesine rağmen iade yapmadığı görülmüştür. Yerel mahkeme, okul lehine karar vermiştir. Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay şu kararı vermiştir:
“Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 56. maddesi uyarınca, eğitim yılı başlamadan önce kayıt iptalinde yalnızca %10'luk kısmın kesilmesi mümkündür. Kalan bedelin iadesi gerekir.”
Bu karar, yalnızca mevzuat değil, aynı zamanda kamu düzenine ilişkin koruyucu normların tüketici lehine uygulanması gerektiğini bir kez daha teyit etmiştir.
Yürürlükteki Mevzuat: MEB Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği m.56
Yukarıdaki kararların dayanağı olan mevzuat, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 56. maddesidir. İlgili maddeye göre:
“Kurumdan ayrılan öğrenciden; öğretim yılı başlamadan önce ayrılması hâlinde yıllık ücretin yüzde onu dışındaki kısmı iade edilir.”
Bu düzenleme, yalnızca Yargıtay içtihatlarının değil, idari düzenlemelerin de velilerin haklarını koruyacak biçimde şekillendiğini göstermektedir.
Sözleşmeye Konulan ‘İade Edilmez’ Hükümler Geçerli mi?
Yargıtay, bu tür sözleşmelerde yer alan “iptal halinde ücretin tamamı alınır”, “kayıt iptalinde iade yapılmaz” gibi maddeleri 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 5. maddesi kapsamında haksız şart
Bu tür hükümler sözleşmede bulunsa dahi, eğer eğitim hizmeti sunulmamışsa ve öğrenci okula başlamamışsa, ücretin tamamının tahsil edilmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç
Yargıtay’ın gerçek ve güncel kararları, öğrenci eğitime başlamadan sözleşmeden dönülmesi halinde ücretin iadesi gerektiği yönündedir. Kesinti yapılacaksa bu oran yalnızca %10 ile sınırlıdır ve okul tarafından fiilen yapılan ve belgelenebilir masraflarla açıklanmalıdır. Veliler, hukuki haklarını belgeli ve zamanında kullanarak, ödediği tutarın büyük kısmını yasal yollardan geri alabilir.
İade Talebinin Usulü: İhtar, Arabuluculuk ve Dava Aşamaları
Özel kolejlerle yapılan sözleşmenin iptali ve ücret iadesi taleplerinde, hak kaybı yaşamamak ve süreci etkili şekilde yönetmek için usul kurallarına dikkat edilmesi son derece önemlidir. Eğitime hiç başlanmamış olması, velinin hukuki açıdan güçlü konumda olduğu anlamına gelse de, bu hakkın kullanımı belli prosedürlere bağlıdır. Yazılı bildirim, delil niteliğinde belgeler, arabuluculuk başvurusu ve dava süreci gibi aşamaların her biri dikkatle yürütülmelidir.
1. Yazılı Fesih veya Cayma Bildirimi Gönderilmesi
Velinin sözleşmeden dönmek veya caymak istediğine dair iradesini açıkça ortaya koyması gerekir. Bunun için sözlü beyanlar yetersiz olup, mutlaka yazılı bir ihtarname veya fesih bildirimi gönderilmelidir. Bu bildirim:
- Noter kanalıyla yapılabilir,
- Okulun e-posta adresine güvenli elektronik imza ile gönderilebilir,
- Taahhütlü mektupla okul müdürlüğüne iletilebilir.
Bu belgede, sözleşmenin hangi gerekçeyle feshedildiği, hizmetin henüz başlamadığı ve ücret iadesinin talep edildiği açık şekilde belirtilmelidir. Belgeli bildirim, hem okulun iade yükümlülüğünü doğurur hem de olası bir davada ispat aracı olarak kullanılır.
2. Arabuluculuk Zorunluluğu
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve 7155 sayılı Arabuluculuk Kanunu uyarınca, tüketici işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda dava açmadan önce zorunlu arabuluculuk başvurusu yapılması gerekmektedir. Özel okulla yaşanan ücret iadesi anlaşmazlıkları da bu kapsamdadır.
Arabuluculuk başvurusu ikametgâh adresine en yakın arabuluculuk bürosu üzerinden yapılabilir. Arabulucu, tarafları görüşmeye davet eder ve müzakere süreci başlatılır. Eğer okul arabuluculuk görüşmesine katılmaz ya da anlaşma sağlanamazsa, arabuluculuk son tutanağı alınarak dava açma aşamasına geçilir. Bu belge, dava açmak için zorunlu ön koşuldur.
3. Tüketici Mahkemesinde Dava Açılması
Arabuluculuk süreci sonuçsuz kalırsa, ücret iadesi için tüketici mahkemesinde dava açılabilir. Davanın açılacağı yer, ya davalının (okulun) adresi ya da tüketicinin (velinin) yerleşim yeri olabilir. Bu konuda tüketici lehine düzenlemeler mevcuttur.
Dava dilekçesinde aşağıdaki unsurlar açıkça yer almalıdır:
- Okulla yapılan sözleşme ve ekleri,
- İptal veya cayma bildirimi,
- Ödeme yapıldığına ilişkin dekont/fatura,
- Eğitime başlanmadığını gösterir belgeler (yoklama listesi, okulun yazılı beyanı vs.),
- Arabuluculuk son tutanağı.
Mahkeme, somut deliller ışığında, hizmetin ifa edilip edilmediğini, sözleşmenin nasıl sona erdiğini ve okulun hangi kesintileri haklı olarak talep edebileceğini değerlendirir. Eğitim hizmeti hiç sunulmadıysa ve okul masraflarını belgelendiremiyorsa, mahkeme genellikle ücretin tamamının iadesine karar verir.
4. Tüketici Hakem Heyetine Başvuru (Düşük Tutarlar İçin)
Eğer iadesi talep edilen tutar, Tüketici Hakem Heyeti başvuru sınırları içindeyse (2025 yılı için yaklaşık 104.000 TL altı) tüketici doğrudan hakem heyetine başvurabilir. Bu başvurular e-Devlet üzerinden kolaylıkla yapılmakta ve daha kısa sürede sonuçlanmaktadır. Ancak dava konusu miktar bu sınırları aşıyorsa tüketici mahkemesi yetkilidir.
5. Zamanaşımı Süresi
Bu tür sözleşmesel talepler için genel zamanaşımı süresi 10 yıldır. Ancak uygulamada, hizmetin hiç alınmaması nedeniyle doğan iade talepleri çoğu zaman daha kısa sürede gündeme gelir. Yine de, talebin zaman aşımına uğramaması için ihtarname ve arabuluculuk süreci mümkün olan en kısa sürede başlatılmalıdır.
Sonuç
Özel okulla yaşanan kayıt iptali ve ücret iadesi uyuşmazlıklarında, haklı da olunsa yanlış usul izlenmesi halinde sonuç alınamayabilir. Bu nedenle:
- Öncelikle yazılı bildirim gönderilmeli,
- Arabuluculuk başvurusu yapılmalı,
- Gerekirse dava açılarak belgelerle desteklenen somut bir talep oluşturulmalıdır.
Bu süreçte, deneyimli bir avukatla çalışmak, hem velinin yıpranmasını önler hem de geri ödeme sürecini hızlandırır. Mahkemeler, hukuki argümanları ve belgeleri güçlü olan veliler lehine karar verme eğilimindedir.
Özel Okullarla Sözleşme İmzalanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Özel kolejlerle eğitim sözleşmesi imzalamadan önce dikkat edilmesi gereken birçok hukuki ve pratik detay vardır. Veliler çoğu zaman kayıt işlemlerini aceleyle tamamladığı, sözleşmeyi detaylıca incelemediği veya örnek bir form olarak değerlendirdiği için sonrasında ciddi hak kayıpları yaşayabilmektedir. Oysa sözleşme metni, okulun hangi şartlarda iade yapacağı, hangi kesintileri uygulayacağı ve velinin hangi haklara sahip olacağı konusunda bağlayıcı bir belgedir. Bu nedenle kayıt öncesi yapılan her imza ve ödeme dikkatle değerlendirilmelidir.
1. Sözleşmeyi Tam ve Dikkatli Okuyun
Velilere sunulan kayıt sözleşmeleri genellikle okul tarafından önceden hazırlanmış, matbu metinlerdir. Bu tür sözleşmelerde velinin iradesi çoğunlukla sözleşmenin içeriğini değiştirmeye yönelik değildir. Ancak bu durum, sözleşmenin tüm hükümlerine boyun eğilmesi gerektiği anlamına gelmez. Özellikle şu maddeler dikkatle incelenmelidir:
- “Kayıt iptali halinde ücretin iadesi yapılmaz” benzeri hükümler,
- “İlk taksit cayma halinde geri verilmez” veya “tüm yıllık ücret tahsil edilir” gibi ceza koşulları,
- Kesinti oranlarını belirten bölümler,
- Eğitime başlama tarihi ve iptal sürecine ilişkin özel hükümler,
- İtiraz merci olarak sadece okul yönetimi veya mütevelli heyetinin gösterildiği haksız kayıtlar.
2. Haksız Şart İçeren Maddelere İtiraz Edin
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre, tüketicinin aleyhine açık bir dengesizlik doğuran sözleşme hükümleri “haksız şart” olarak değerlendirilir ve geçersiz sayılır. Bu nedenle, okulların velilere tek taraflı dayattığı cezai şartlar, ücretin tamamının kesileceğine dair hükümler veya velinin her koşulda ödeme yükümlülüğünü üstlendiğine dair genel kayıtlar hukuken geçerli olmayabilir.
İmzalamadan önce bu tür maddelere dikkat çekilmesi ve “hakkaniyete aykırı” olduğunun yazılı olarak beyan edilmesi, ileride yaşanacak uyuşmazlıklarda velinin haklarını güçlendirebilir. Eğer mümkünse, bu tür maddelerin üzeri çizilmeli veya ayrıca el yazısıyla “itiraz ediyorum” notu düşülmelidir.
3. Kayıt Öncesi Ödeme Yapmayın
Okullar çoğu zaman, sözleşme imzalanmadan önce “yer garantisi” veya “erken kayıt indirimi” gibi gerekçelerle velilerden ödeme talep eder. Ancak bu tür ödemelerin hukuki dayanağı zayıftır. Sözleşme kurulmadan yapılan ödemelerde, geri alma konusunda ciddi sorunlar yaşanabilir. Bu nedenle:
- Sözleşme imzalanmadan hiçbir ödeme yapılmamalıdır,
- Yapılan her ödemenin dekontu saklanmalı, ödeme açıklaması açıkça belirtilmelidir (örneğin “2025-2026 kayıt ücreti peşinatı”),
- İlgili ödemenin hangi koşullarda geri alınabileceği mutlaka yazılı hale getirilmelidir.
4. Eğitime Başlama Tarihini Açıkça Belirten Kayıtlar Önemlidir
Sözleşmede eğitimin fiilen ne zaman başlayacağı açıkça belirtilmelidir. “Eğitim yılı başlangıcı” gibi soyut ifadeler yerine, “2025-2026 öğretim yılı 15 Eylül 2025 tarihinde başlayacaktır” gibi somut tarih verilmesi gerekir. Bu tarih, hizmetin ne zaman ifa edilmeye başlandığını ispat açısından kritiktir. Eğitime fiilen başlanmadan yapılan fesihlerde, bu tarih belirleyici olur.
5. Sözlü Taahhütlere Güvenmeyin
Okul yetkilileri kayıt sürecinde genellikle “sorun olursa çözeriz”, “isterseniz ücret iade edilir” veya “yönetim anlayışlıdır” gibi sözlü beyanlarda bulunabilir. Ancak bu tür sözler hukuki güvence oluşturmaz. Mahkemeler yalnızca yazılı belgeleri ve resmi sözleşme hükümlerini dikkate alır. Dolayısıyla veliler, yalnızca imza altına alınmış ve yazılı şekilde kayıt altına alınan hükümlere güvenmelidir.
6. Sözleşmenin Bir Nüshasını Alın
İmzalanan kayıt sözleşmesinin bir örneği mutlaka alınmalı ve saklanmalıdır. Okulun, sözleşme örneğini vermemesi veya “sistemde kayıtlı” diyerek belge sunmaması halinde, bu durum ileride ciddi ispat sorunlarına neden olabilir. Belgelerin eksiksiz olarak velide bulunması, gerek arabuluculuk sürecinde gerekse dava aşamasında hak aramayı kolaylaştıracaktır.
Sonuç
Velilerin özel okullarla sözleşme imzalamadan önce dikkatli ve bilinçli hareket etmesi, ileride doğabilecek ücret iadesi taleplerinde avantajlı duruma geçmelerini sağlar. Haksız şartlara itiraz etmek, yazılı beyanları tercih etmek, ödeme kayıtlarını saklamak ve sözleşme metnini dikkatle okumak bu sürecin vazgeçilmez parçalarıdır. Profesyonel destekle ilerlemek, hem öğrencinin hem de velinin haklarını korumanın en sağlıklı yoludur.
Veliler İçin Sonuç ve Öneriler: Ücret İadesi Almanın Pratik Yolu
Özel okullarda kayıt yaptırıldığı halde eğitime hiç başlanmamışsa, velilerin eğitim ücretini geri alma hakkı hukuki olarak mümkündür. Ancak bu hakkın etkin ve hızlı biçimde kullanılabilmesi için yalnızca hukuki bilgi değil, aynı zamanda stratejik bir yaklaşım da gerekir. Her ne kadar yasalar ve Yargıtay kararları velilerin lehine olsa da, sürecin usule uygun yürütülmemesi halinde haklı olan taraf bile mağduriyet yaşayabilir. Bu nedenle süreç planlı, belgeli ve bilinçli şekilde ilerletilmelidir.
1. Durumunuzu Belgelerle Netleştirin
İlk olarak, kayıt yaptırıldığını ve eğitime hiç başlanmadığını gösteren tüm belgeler toparlanmalıdır. Bunlar şunları içerebilir:
- İmzalanan kayıt sözleşmesi,
- Ödenen ücretin dekontu veya faturası,
- İptal veya cayma talebinin yazılı bildirimi,
- Okulun eğitim hizmetini sunmadığına dair beyan veya belge,
- Yoklama defterinde öğrencinin yer almadığını gösterir bilgiler (varsa).
Bu belgeler dava veya arabuluculuk sürecinde somut ispat aracı olarak kullanılacaktır. Eksiksiz ve zamanında belge sunulması, karar mercilerinin değerlendirmesini büyük ölçüde etkiler.
2. İade Talebinizi Yazılı ve Kayıtlı Şekilde Yapın
Sözlü talepler genellikle dikkate alınmaz. Okula gönderilecek fesih veya cayma bildirimi mutlaka noter kanalıyla, iadeli taahhütlü posta ile ya da e-imzalı e-posta ile yapılmalıdır. Bildirimde;
- Hangi tarihte sözleşme yapıldığı,
- Eğitime hiç başlanmadığı,
- Ücretin tamamının veya belirli bir kısmının iadesinin talep edildiği
net şekilde ifade edilmelidir. Bu bildirim aynı zamanda, velinin niyetini gösteren resmi bir delildir.
3. Arabuluculuk Başvurusunu Geciktirmeyin
Ücret iadesi talebi karşılık bulmazsa vakit kaybetmeden arabuluculuk başvurusu yapılmalıdır. 2023 yılından itibaren zorunlu hale gelen bu başvuru, davanın açılabilmesi için ön koşuldur. Arabuluculuk sürecine katılım, iyi niyet göstergesidir ve çözüm sağlanamasa dahi dava öncesi ciddi bir hukuki hazırlık anlamına gelir.
4. Dava Açmaktan Çekinmeyin
Eğer arabuluculuk süreci başarısız olursa ve okul iade yapmamakta ısrar ederse, tüketici mahkemesinde dava açma hakkınız vardır. Mahkemeler, özellikle eğitim hizmeti sunulmadığına dair delillerin sunulması halinde ücret iadesine karar vermektedir. Bu süreçte hukuki temsil, davanın kazanılma ihtimalini artırır.
5. Hakem Heyetini Unutmayın (Düşük Tutarlar İçin)
İade talebi 2025 yılı için belirlenen parasal sınırın altındaysa (örneğin 100.000 TL altıysa), tüketici hakem heyeti yoluyla çok daha hızlı ve masrafsız bir sonuç elde edilebilir. E-devlet üzerinden başvuru yapılarak süreci kolayca başlatmak mümkündür. Heyet kararları bağlayıcıdır ve icra edilebilir niteliktedir.
6. Psikolojik Baskıya ve Hukuki Yanıltmalara Direnin
Okullar kimi zaman velileri, “sözleşme bağlayıcıdır”, “ücret iadesi yapılmaz”, “ceza ödersiniz” gibi ifadelerle geri adım attırmaya çalışabilir. Bu tür ifadeler hukuki dayanağa sahip olmayabilir. Tüketici mevzuatı, hizmetin ifa edilmemesi durumunda tüketicinin zarar görmemesi için özel olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle baskılara boyun eğmeden yasal haklarınız doğrultusunda ilerlemeniz en doğrusudur.
Sonuç ve Profesyonel Destek Önemi
Özel okullarda eğitime hiç başlanmamasına rağmen alınan ücretlerin iadesi, hukuken mümkündür ve yüksek oranda olumlu sonuçlanmaktadır. Ancak bu hakkın etkili şekilde kullanılabilmesi için profesyonel destek alınması, sürecin eksiksiz yürütülmesi ve zamanında müdahale edilmesi şarttır.
Her belge, her yazışma ve her başvuru adımı stratejik önemdedir. Bu nedenle, eğitim sözleşmeleriyle ilgili ihtilaflarda deneyimli bir avukattan hukuki danışmanlık almak, hem ekonomik hem de psikolojik kayıpların önüne geçer.
İletişim
Özel okul sözleşmesinin iptali ve eğitim ücretinin iadesi gibi konularda hukuki destek almak, sürecinizi belgeli ve usulüne uygun şekilde yürütmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Avukat İnanç Eker Hukuk Bürosu
Teknik Yapı Concord, Dumlupınar Mah., Yumurtacı Abdi Bey Cad. Sitesi 2. Etap C Blok Kat 19 Daire 178, Kadıköy / İstanbul
Telefon: 0 (532) 245 74 66
WhatsApp: Buraya tıklayarak WhatsApp üzerinden mesaj gönderin
E-posta: info@inanceker.av.tr
Google Haritalar Konumu:
https://maps.app.goo.gl/1nZJdn395W1W8CTC6
LinkedIn Profili:
Av. İnanç Eker LinkedIn