Ceza Hukukunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

İçindekiler

Ceza Hukukunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), ceza muhakemesi sisteminde sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmasına rağmen bu hükmün belirli bir denetim süresi boyunca açıklanmayarak askıda tutulmasını sağlayan bir kurumdur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesiyle düzenlenen HAGB, cezanın infazını değil, sanığın topluma yeniden kazandırılmasını hedefleyen özel bir uygulamadır. Bu yönüyle, ceza yargılamasında “toplumsal iyileştirme” ve “bireyselleştirilmiş ceza” ilkelerinin bir yansımasıdır.

Mahkeme, sanığın kişisel özelliklerini, sosyal geçmişini, duruşmadaki tutumunu ve suçun işleniş biçimini değerlendirerek, cezanın açıklanmasının ertelenmesinin kamu yararına ve sanığın lehine olacağına kanaat getirebilir. Böyle bir durumda, hüküm beş yıl süreyle açıklanmaz ve sanığın bu süre zarfında yeni bir suç işlememesi, denetim şartlarına uyması halinde dosya düşer. Ancak denetim süresi içinde yükümlülüklere aykırılık veya yeni bir suç işlenmesi halinde, hüküm açıklanarak infaz aşamasına geçilir.

Bu yönüyle HAGB, hem sanığa ikinci bir fırsat tanır hem de yargılamanın cezalandırıcı değil, ıslah edici yönünü ön plana çıkarır. Ancak uygulamanın uzun vadeli sonuçları nedeniyle, sanığın HAGB teklifini kabul etmeden önce hukuki etkilerini tam olarak anlaması büyük önem taşır. Bu değerlendirme süreci, özellikle İstanbul ceza avukatı desteğiyle yürütülmelidir.

HAGB’nin sağladığı avantajlara rağmen, sanığın açık rızası olmadan uygulanamaz. Sanık, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ediyor musunuz?” sorusuna olumlu yanıt vermezse, mahkeme hükmü açıklar. Bu nedenle, kabul beyanı öncesinde kişinin dosya kapsamı, suç tipi, ceza süresi ve HAGB’ye elverişlilik kriterleri hakkında bilgi sahibi olması gerekir.

Makalenin ilerleyen bölümlerinde HAGB kararının şartları, mahkeme süreci, adli sicil ve arşiv etkileri, itiraz yolları ile HAGB’nin bozulması halinde uygulanacak hukuki mekanizmalar detaylı olarak ele alınacaktır. Özellikle tutuklama, adli kontrol veya gözaltı aşamasında HAGB’nin yeri ve etkisi hakkında bilgi almak için ayrıca tutuklama ve HAGB süreçleri başlıklı makale incelenebilir.

HAGB Kararının Şartları ve Uygulama Kriterleri

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, her ceza davasında ve her sanık hakkında uygulanabilecek bir hüküm değildir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde açıkça belirtilen yasal şartların bir arada bulunması gerekir. Mahkeme, bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini hem dosya kapsamına hem de sanığın kişisel durumuna göre değerlendirir. Aşağıda HAGB kararının verilebilmesi için aranan başlıca koşullar ayrıntılı biçimde açıklanmıştır.

1. Cezanın Niteliği ve Süresi

HAGB yalnızca iki yıl veya daha az süreli hapis cezaları ile adli para cezaları bakımından uygulanabilir. Verilen ceza bu sınırların üzerindeyse, mahkeme HAGB kararı veremez. Bununla birlikte, iki yıldan fazla cezalarda mahkemenin takdir yetkisi bulunmamaktadır; yani cezanın süresi doğrudan HAGB’nin kapsamını belirler.

2. Sanığın Sabıka Durumu

Sanığın daha önce kasten işlenmiş bir suçtan kesinleşmiş mahkûmiyetinin bulunmaması gerekir. Taksirle işlenen suçlar (örneğin trafik kazası nedeniyle verilen cezalar) bu kapsamda değerlendirilmez. Ancak sanığın geçmişinde bilinçli suça karışması veya sabıka kaydında kasıtlı fiil bulunması halinde HAGB uygulanamaz.

3. Sanığın Kişisel Özellikleri ve Duruşmadaki Tutumu

Mahkeme, sanığın kişiliğini, sosyal geçmişini, suçtan duyduğu pişmanlığı, duruşmadaki tutum ve davranışlarını değerlendirir. Bu değerlendirme sonucunda, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaat oluşması gerekir. Bu kanaat, HAGB’nin uygulanmasında belirleyici unsurlardan biridir.

4. Zararın Giderilmesi veya Uzlaşma

Eğer işlenen suç nedeniyle mağdurun veya kamunun zararı oluşmuşsa, bu zararın giderilmesi HAGB’nin ön şartlarındandır. Sanık, zarar gören kişiye veya devlete verdiği zararı tazmin eder, uzlaşma yoluna gider veya kamu yararına bir edimi yerine getirirse, mahkeme bu durumu HAGB için olumlu değerlendirir. Bu, sanığın topluma uyum iradesinin somut bir göstergesi olarak kabul edilir.

5. Sanığın Açık Rızası

HAGB kararı sanığın açık rızası olmadan verilemez. Mahkeme duruşmada sanığa “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ediyor musunuz?” şeklinde açıkça sorar. Sanık bu soruya “evet” yanıtını vermedikçe HAGB kararı kurulamaz. Bu yönüyle HAGB, bir yargı kararı olmanın yanı sıra sanığın irade beyanına dayanan bir hukuki anlaşmadır.

6. HAGB Yasağı Bulunan Suçlar

Bazı suçlar bakımından HAGB uygulanması yasal olarak yasaktır. Özellikle cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, terör suçları, örgütlü suçlar ve kamu güvenliğini tehlikeye sokan suçlar HAGB kapsamı dışındadır. Ayrıca, bazı özel kanunlarda da HAGB’nin uygulanamayacağı özel düzenlemelere yer verilmiştir. Bu nedenle her suç tipi kendi kanuni çerçevesinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Sonuç: HAGB Şartlarının Toplu Değerlendirilmesi

Yukarıda sayılan şartların tümünün birlikte oluşması gerekir. Bunlardan birinin eksik olması hâlinde mahkeme HAGB kararı veremez. Bu nedenle, HAGB talebi veya teklifinin değerlendirilmesi sürecinde, sanığın geçmişi, dosyanın delil durumu ve suçun niteliği bir bütün olarak ele alınmalıdır.

Uygulamada, HAGB talebinin kabul edilip edilmeyeceği çoğu zaman sanığın duruşmadaki tutumuna ve savunma stratejisinin doğruluğuna bağlıdır. Bu aşamada profesyonel bir ceza hukuku avukatının sürece dahil olması, mahkemenin kanaatini lehe yönde etkileyebilir. HAGB yalnızca yargılamayı sonlandıran bir karar değil, kişinin geleceğini doğrudan etkileyen bir hukukî statüdür.

Ceza Mahkemelerinde HAGB Karar Süreci

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, ceza yargılamasının son aşamasında gündeme gelir. Yani sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduktan sonra, ancak hüküm henüz açıklanmadan önce değerlendirilir. Bu yönüyle HAGB, mahkemenin hüküm aşamasındaki takdir yetkisini ve sanığın irade beyanını bir araya getiren karma bir mekanizmadır.

Mahkeme, sanığın suçlu olduğuna ve hakkında ceza verilmesi gerektiğine kanaat getirdikten sonra cezanın süresini belirler. Eğer bu ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası kapsamındaysa, mahkeme HAGB ihtimalini değerlendirir. HAGB kararı verilmeden önce; sanığın sabıka kaydı, kişisel özellikleri, duruşmadaki davranışları ve suçtan duyduğu pişmanlık incelenir.

Mahkeme Aşamasında HAGB Teklifi

Yargılamanın sonunda hâkim, HAGB’nin yasal şartlarının oluştuğunu düşünüyorsa sanığa açık bir şekilde “Hakkınızda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul ediyor musunuz?” sorusunu yöneltir. Bu soru, usulen çok önemlidir çünkü HAGB’nin uygulanabilmesi için sanığın açık rızası gerekir. Sanığın cevabı duruşma tutanağına geçirilir ve bu beyan bağlayıcıdır.

Sanık teklifi kabul ederse, mahkeme HAGB kararı verir ve hüküm beş yıl boyunca açıklanmaz. Ancak sanık HAGB’yi kabul etmezse, mahkeme hükmü açıklar ve karar istinaf veya temyiz incelemesine tabi hale gelir. Bu nedenle, sanığın HAGB kararını kabul edip etmemesi yalnızca kısa vadeli bir karar değil, uzun vadeli sonuçları olan ciddi bir tercihtir.

Denetim Süresi ve Yükümlülükler

HAGB kararıyla birlikte sanık için beş yıllık bir denetim süresi başlar. Bu süre boyunca kişi, herhangi bir yeni suç işlememekle ve mahkemenin belirlediği özel yükümlülüklere uymakla yükümlüdür. Örneğin:

  • Kamu yararına bir kurumda belirli süreyle çalışma,
  • Alkol veya madde bağımlılığı tedavisi görme,
  • Eğitim veya rehabilitasyon programına katılma,
  • Belirli sürelerde denetimli serbestlik görevlisine bilgi verme,
  • Mağdurun zararını tazmin etme.

Bu yükümlülüklerin tamamı mahkemenin takdirine bağlı olarak belirlenir. Yükümlülüklere uyulmaması veya yeni bir suç işlenmesi halinde HAGB kararı bozulur ve hüküm açıklanır.

Savunmanın Rolü

HAGB süreci yalnızca hukuki bir değerlendirme değil, aynı zamanda stratejik bir savunma planlaması gerektirir. Denetim süresi ve HAGB’nin kabul edilip edilmeyeceği noktasında sanığın bilgilendirilmesi, avukatın en kritik rolüdür. Özellikle İstanbul’daki ceza mahkemelerinde uygulama farklılıkları görülebilmektedir; bazı mahkemeler HAGB konusunda daha geniş, bazıları ise daha dar yorum yapar. Bu nedenle sanığın süreci profesyonel bir İstanbul ceza avukatı aracılığıyla yönetmesi, olası hak kayıplarının önüne geçilmesini sağlar.

Ayrıca, sanığın HAGB kararını kabul etmesiyle birlikte istinaf veya temyiz hakkı ortadan kalkar. Çünkü HAGB kararında hüküm açıklanmadığı için, üst mahkeme incelemesi yapılmaz. Bu durum, özellikle haksız mahkûmiyet ihtimalinin bulunduğu dosyalarda dikkatle değerlendirilmelidir. Bu nedenle HAGB kararı verilmeden önce savunmanın, dosyanın tüm delil durumunu analiz ederek lehe sonuç ihtimalini ölçmesi gerekir.

HAGB kararı, sanığın sabıka kaydına işlenmediği için ilk bakışta avantajlı görünür; ancak ilerleyen bölümlerde açıklanacağı üzere bu kararın adli arşiv kayıtlarında görünmesi ve bazı kamu kurumları tarafından dikkate alınması mümkündür. Bu nedenle HAGB teklifi yalnızca “ceza almama” beklentisiyle değil, tüm hukuki sonuçları göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.

Ceza mahkemesi süreci, karmaşık usul kuralları ve zaman sınırlamaları içerdiğinden, HAGB talebi gibi kritik aşamalarda hata yapılması geri dönülmez sonuçlara neden olabilir. Bu nedenle sürecin en başından itibaren alanında deneyimli bir ceza hukuku avukatı tarafından yönetilmesi, hem sürecin adil yürütülmesi hem de sanığın haklarının korunması açısından büyük önem taşır.

HAGB Kararının Hukuki Sonuçları ve Etkileri

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, uygulamada çoğu zaman sanığın lehine bir sonuç gibi algılansa da, bu kararın hem kısa hem uzun vadede doğurabileceği sonuçlar dikkatle değerlendirilmelidir. Zira HAGB, teknik anlamda bir beraat kararı değildir; sanık hakkında suçun işlendiği tespit edilmekte, yalnızca bu hükmün açıklanması ertelenmektedir. Dolayısıyla kişi, hukuken suçsuz sayılmaz; yalnızca cezası geçici olarak askıya alınmış olur.

1. Mahkûmiyetin Askıya Alınması

HAGB kararı verildiğinde mahkeme, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurar ancak bu hükmün açıklanmasını erteler. Bu erteleme süresi genellikle beş yıldır ve bu süre içinde sanık yeni bir suç işlemez, denetim şartlarına uyar ve mahkemece belirlenen yükümlülükleri yerine getirirse, hüküm hiçbir zaman açıklanmaz. Bu durumda sanık, infaz süreciyle karşılaşmadan dosyası düşmüş olur.

2. Denetim Süresi ve Davranış Yükümlülüğü

Denetim süresi, sanığın özgürlük içinde kendini topluma yeniden kazandırması için tanınan bir fırsattır. Ancak bu fırsat, ciddi sorumluluklar da getirir. Sanık, bu sürede yeniden suç işlememek ve mahkemenin yüklediği edimleri yerine getirmek zorundadır. Örneğin kamu yararına çalışma, eğitim programına katılma, belirli sürelerle denetimli serbestlik müdürlüğüne rapor verme gibi yükümlülükler bu kapsamda yer alabilir. Bu yükümlülüklerin ihlali, HAGB kararının geri alınmasına yol açar.

3. HAGB Kararının Adli Sicile Etkisi

HAGB kararı, adli sicil kaydında (sabıka kaydında) görünmez. Bu nedenle kişi e-Devlet üzerinden sabıka kaydı sorgulaması yaptığında bu karara ilişkin herhangi bir kayıtla karşılaşmaz. Ancak bu karar, adli arşiv kaydına işlenir. Yani ilgili kişi sabıka kaydında temiz görünse bile, kamu kurumları veya güvenlik soruşturması yapan merciler bu kayda erişebilir. Özellikle kamu görevine atanmak, güvenlik sertifikası almak veya vize başvurularında bu kayıt önemli hale gelebilir.

Örneğin öğretmenlik, polislik, askeri personel ya da kamu kurumlarında memuriyet başvurularında yapılan arşiv araştırmaları sırasında HAGB kayıtları tespit edilebilir. Bu durumda kişi hakkında idari engeller ortaya çıkabilir. Dolayısıyla HAGB’nin yalnızca “sabıkaya işlemez” yönüyle değerlendirilmesi eksik olur. Bu yönüyle HAGB, bazı mesleklerde dolaylı biçimde kariyer etkisi yaratabilir.

4. HAGB Kararı ve İtiraz Sınırlamaları

HAGB kararının bir diğer önemli sonucu, itiraz ve temyiz haklarının sınırlandırılmasıdır. Çünkü hüküm açıklanmadığı için, mahkûmiyet kararına karşı istinaf ya da temyiz yoluna gidilemez. Bu durum, özellikle suçun işlendiği yönündeki değerlendirmeye katılmayan veya beraat bekleyen sanıklar açısından kritik bir dezavantaj oluşturur. HAGB kabul edildiğinde, mahkeme kararı fiilen kesinleşmiş sayılır.

Bu nedenle HAGB teklifini kabul etmek, yalnızca cezadan kurtulma anlamına gelmez; aynı zamanda mahkeme kararını istinaf denetimi dışında bırakmak anlamına gelir. Sanık, beş yıl boyunca yeni bir suç işlememesi halinde hüküm ortadan kalkar; ancak bu sürede yeniden suç işlenirse, ertelenen hüküm açıklanır ve artık infaz aşamasına geçilir.

5. HAGB Sürecinin Toplumsal ve Hukuki Önemi

HAGB kurumu, ceza hukukunda topluma yeniden kazandırma ilkesini somutlaştıran bir araçtır. Yargı sisteminin cezalandırma odaklı yaklaşımından ziyade, rehabilitasyon ve bireysel sorumluluk vurgusunu ön plana çıkarır. Ancak yanlış değerlendirildiğinde, özellikle gelecekte kamu görevine veya uluslararası bir sürece (örneğin vize, yurtdışı çalışma) başvuracak kişiler açısından kalıcı sonuçlar doğurabilir.

Bu nedenle HAGB teklif edildiğinde, kişi yalnızca o anki davanın sonucuna değil; aynı zamanda uzun vadeli etkilerine de odaklanmalıdır. Özellikle kamu görevi hedefleyen, güvenlik soruşturmasına tabi olan veya yurtdışına çıkma planı bulunan kişiler için HAGB’nin kabulü profesyonel hukuk danışmanlığı olmaksızın verilmemesi gereken bir karardır.

HAGB kararının uygulanmasından önce, sanığın dosyasının içeriği, delil durumu, suçun niteliği ve geleceğe etkileri bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bu sürecin İstanbul ceza avukatı desteğiyle yürütülmesi, hem olası hak kayıplarını önleyecek hem de sürecin bilinçli yönetilmesini sağlayacaktır.

Bir sonraki bölümde, HAGB kararının adli sicil ve arşiv kayıtlarındaki görünürlüğü, bu kaydın ne zaman ve nasıl silinebileceği ile uygulamada sık karşılaşılan sorunlar detaylı biçimde ele alınacaktır.

HAGB Kararının Adli Sicil ve Arşiv Kayıtlarına Etkisi

Ceza yargılamasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, sanık açısından cezanın infaz edilmemesi anlamına gelse de, bu durumun tamamen iz bırakmadan ortadan kalktığı düşünülmemelidir. Zira HAGB, adli sicil sisteminde farklı bir kategoriye sahiptir. Sanığın e-Devlet üzerinden aldığı sabıka kaydında görünmese de, adli arşiv sisteminde kayıt altına alınır. Bu farkın iyi anlaşılması, gelecekte yaşanabilecek idari ve mesleki sorunların önüne geçmek açısından büyük önem taşır.

1. Adli Sicil Kaydı ve Arşiv Kaydı Arasındaki Fark

Adli sicil kaydı, halk arasında “sabıka kaydı” olarak bilinen ve kişinin kesinleşmiş mahkûmiyetlerini içeren belgedir. HAGB kararı ise teknik olarak kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü olmadığından bu sicile işlenmez. Ancak bu karar, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından adli arşiv kaydı adı altında ayrı bir sistemde tutulur.

Adli arşiv kaydı, yalnızca belirli kurumlar tarafından görüntülenebilir. Bu kurumlar arasında güvenlik soruşturması yapan kamu kurumları, yargı mercileri, bazı özel sektör güvenlik birimleri ve yabancı ülke konsoloslukları yer alır. Dolayısıyla kişi sabıka kaydında “temiz” görünse bile, arşiv kaydı üzerinden geçmişte bir HAGB kararı aldığı tespit edilebilir.

2. HAGB Kaydının Göründüğü Durumlar

HAGB kaydı genellikle kamu görevliliği, askerî okul başvuruları, polislik, öğretmenlik, hakimlik-savcılık sınavları veya adli personel alımları sırasında yapılan güvenlik soruşturmalarında ortaya çıkar. Çünkü bu kurumlar, yalnızca adli sicil belgesiyle yetinmeyip arşiv kaydını da inceler. Bu durumda geçmişte HAGB kararı alan kişiler, idari olarak elenebilir.

Ayrıca bazı ülkelerin konsoloslukları –özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya ve Almanya gibi– vize ve oturum başvurularında arşiv kaydı sorgulaması yapar. Bu nedenle kişi, sabıka kaydında hiçbir kayıt bulunmamasına rağmen, HAGB geçmişi nedeniyle vize reddiyle karşılaşabilir. Bu durumun önüne geçebilmek için, HAGB kaydının ne zaman silinebileceği ve silme prosedürünün nasıl işlediği bilinmelidir.

3. HAGB Kaydının Silinmesi Süreci

HAGB kararının arşivdeki kaydı, denetim süresi (genellikle beş yıl) sorunsuz şekilde tamamlandığında kendiliğinden silinmez. Bunun için sanığın veya vekilinin, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne başvuru yapması gerekir. Bu başvuruda, denetim süresinin dolduğunu ve hükmün açıklanmadığını gösteren belgelerin ibraz edilmesi talep edilir.

Başvuru sonrasında yapılan inceleme sonucunda, ilgili kişi hakkında yeni bir suç işlenmediği ve denetim süresinin usulüne uygun tamamlandığı tespit edilirse, arşiv kaydı tamamen silinir. Bu işlem sonrasında kişi, hem adli sicil hem arşiv kayıtlarında tamamen temiz bir statüye kavuşur. Ancak bazı durumlarda, HAGB kararının silinmesi için ayrıca mahkemeden karar alınması gerekebilir. Özellikle eski tarihli HAGB kararlarında, uygulama farklılıkları görülebilir.

4. HAGB Kaydının Silinmemesinin Olası Sonuçları

Arşiv kaydı silinmediği takdirde, kişi ilerleyen yıllarda bazı meslek gruplarına alınmayabilir veya güvenlik soruşturmasında olumsuz sonuç alabilir. Örneğin, adliyelerde zabıt kâtibi, infaz koruma memuru, askerî personel veya emniyet mensubu olmak isteyen kişilerde HAGB kaydı engel teşkil edebilir. Bu durum, yasal olarak mahkûmiyet sayılmasa da, idari değerlendirmelerde dikkate alınmaktadır.

Bu nedenle, HAGB süreci tamamlandıktan sonra mutlaka arşiv kaydının durumu sorgulanmalı ve gerekirse silinme talebi yapılmalıdır. Aksi halde kişi, farkında olmadan arşivde kayıtlı kalabilir ve ileride bu kayıt sebebiyle mağduriyet yaşayabilir.

5. Uygulamada Görülen Sorunlar ve Çözüm Yolları

Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan biri, denetim süresi bitmesine rağmen HAGB kaydının sistemde görünmeye devam etmesidir. Bunun nedeni, mahkeme kararının otomatik olarak arşive bildirilmemesidir. Bu gibi durumlarda kişi, mahkemeden “hükmün açıklanmadığına ve dosyanın düşmesine” ilişkin karar örneğini alarak Adli Sicil Müdürlüğü’ne sunabilir. Böylece kayıt silme işlemi hızlandırılabilir.

HAGB süreci yalnızca ceza hukuku bilgisiyle değil, aynı zamanda idari prosedürlerin titizlikle yürütülmesini de gerektirir. Bu aşamada profesyonel destek almak, gelecekte kamu görevi, yurtdışı başvurusu veya güvenlik soruşturması gibi süreçlerde hak kaybı yaşanmaması açısından önemlidir. Ceza hukukunda HAGB ve adli kontrol süreçleri hakkında bilgi almak, süreci doğru yönetmek açısından faydalı olacaktır.

Bir sonraki bölümde, HAGB kararına karşı yapılabilecek itirazların kapsamı, süresi ve hangi durumlarda bu itirazların hukuken sonuç doğurabileceği ele alınacaktır.

HAGB Kararına İtiraz ve Hukuki Başvuru Yolları

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, sanığın rızasıyla verilen ve mahkûmiyet hükmünün açıklanmasını erteleyen bir karardır. Bu nedenle HAGB kararının kendisine özgü bir itiraz sistemi bulunur. Çünkü burada klasik anlamda bir hüküm kurulmuş olsa da, bu hüküm açıklanmadığı için temyiz ya da istinaf gibi olağan kanun yollarına gidilemez. Buna rağmen, belirli durumlarda HAGB kararına karşı “itiraz” başvurusu yapılabilir.

1. HAGB Kararına İtirazın Hukuki Dayanağı

HAGB kararına karşı başvuru yolu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/12. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, HAGB kararına karşı istinaf veya temyiz değil; yalnızca “itiraz” kanun yolu açıktır. Bu itiraz, hükmü veren mahkemeden bir üst derece mahkemeye yapılır ve karar, itiraz mercii tarafından yalnızca usul ve şartlar yönünden incelenir. Başka bir ifadeyle, delillerin yeniden değerlendirilmesi söz konusu olmaz; sadece kararın verilme süreci ve yasal uygunluğu denetlenir.

2. Hangi Durumlarda HAGB Kararına İtiraz Edilebilir?

HAGB kararı her durumda itiraz edilebilir bir karar değildir. Kanuna göre, yalnızca şu durumlarda HAGB kararına itiraz mümkündür:

  • HAGB şartlarının oluşmadığı halde karar verilmesi: Örneğin ceza süresi iki yılı aşıyorsa, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti varsa ya da suç tipi HAGB kapsamına girmiyorsa, bu karara itiraz edilebilir.
  • Sanığın açık rızasının alınmaması: Mahkeme, sanığın HAGB’yi kabul ettiğine dair açık bir beyan almamışsa veya bu beyan tutanağa geçirilmemişse, karar usule aykırı olur ve itiraz edilebilir.
  • Yükümlülüklerin hukuka aykırı belirlenmesi: HAGB kararıyla birlikte getirilen yükümlülükler kişinin temel hak ve özgürlüklerini orantısız şekilde kısıtlıyorsa, itiraz mümkündür.
  • HAGB uygulanması gerekirken uygulanmaması: Tüm şartlar mevcut olmasına rağmen mahkemenin HAGB kararı vermemesi durumunda, sanık veya müdafii karara itiraz edebilir.

Bu durumların dışında, sanığın “kararı beğenmemesi” veya “pişman olması” HAGB itirazı için yeterli bir neden oluşturmaz. İtirazın mutlaka somut bir usul veya yasa ihlaline dayanması gerekir.

3. İtiraz Süresi ve Usulü

HAGB kararına karşı itiraz süresi, kararın tebliğinden itibaren 7 gündür. Bu süre içinde yapılmayan itirazlar geçersiz olur. İtiraz dilekçesi, kararı veren mahkemeye verilir ancak inceleme, bu mahkemenin bir üst derecesindeki mahkeme tarafından yapılır. Örneğin asliye ceza mahkemesinin verdiği HAGB kararına karşı itiraz, ağır ceza mahkemesi tarafından değerlendirilir.

İtiraz dilekçesinde, HAGB kararının hangi yönlerden hukuka aykırı olduğu açıkça belirtilmelidir. Genel ifadelerle yapılan, somut gerekçeden yoksun başvurular reddedilir. Bu nedenle itiraz dilekçesinin hukuki temellere dayanması, mümkünse kararın dayandığı maddelerin açıkça gösterilmesi gerekir.

4. İtirazın İncelenmesi ve Karar

İtiraz merci, HAGB kararını yalnızca usul yönünden denetler. Bu inceleme sonucunda üç farklı ihtimal söz konusudur:

  • Kararın onanması: Eğer HAGB kararı usule uygunsa, itiraz reddedilir ve karar kesinleşir.
  • Kararın kaldırılması: HAGB şartları oluşmamışsa veya sanığın rızası alınmadan karar verilmişse, üst mahkeme kararı kaldırabilir.
  • Dosyanın iadesi: Eksik inceleme yapılmışsa veya mahkeme gerekli değerlendirmeleri yapmadan karar vermişse, dosya yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilir.

İtirazın kabul edilmesi halinde, HAGB kararı kaldırılır ve hüküm açıklanır. Bu durumda sanığın istinaf veya temyiz hakkı yeniden doğar. Bu nedenle HAGB kararına itiraz, çoğu zaman sanığın yargılamanın yeniden değerlendirilmesini sağlamak için kullandığı tek yoldur.

5. Uygulamada Karşılaşılan Hatalar

Uygulamada, bazı mahkemeler HAGB kararını sanığın rızası alınmadan veya eksik gerekçeyle vermekte, bazıları ise şartlar oluşmasına rağmen bu kararı reddetmektedir. Bu gibi durumlarda, itiraz hakkının zamanında ve doğru şekilde kullanılması büyük önem taşır. Aksi takdirde karar kesinleşir ve HAGB süreci başlar.

İtirazın başarıyla sonuçlanması, çoğu zaman dilekçenin içeriğine ve sunulan hukuki gerekçelere bağlıdır. Bu nedenle sürecin, hem CMK 231’in şartlarını hem de yerel mahkeme uygulamalarını bilen bir ceza hukuku avukatı tarafından yürütülmesi önerilir. Çünkü HAGB kararına yapılacak itiraz, yalnızca bir yasal başvuru değil, aynı zamanda kişinin özgürlüğünü ve geleceğini doğrudan etkileyen stratejik bir adımdır.

Bir sonraki bölümde, HAGB kararının bozulması, yani hükmün açıklanması süreci; hangi durumlarda bu kararın geri alınabileceği ve sanığın yeniden infaz süreciyle karşılaşabileceği durumlar tüm ayrıntılarıyla incelenecektir.

HAGB’nin Bozulması ve Hükmün Açıklanması Süreci

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, sanık açısından lehe bir sonuç doğurmakla birlikte, bu karar mutlak bir güvence değildir. Zira sanığın denetim süresi boyunca yükümlülüklere aykırı davranması veya yeni bir suç işlemesi halinde, mahkeme HAGB kararını geri alarak daha önce açıklanmayan hükmü açıklar. Bu durum, sanık açısından ciddi hukuki sonuçlar doğurur ve infaz sürecinin başlamasına yol açar.

1. HAGB’nin Bozulmasına Neden Olan Durumlar

HAGB kararının bozulmasına yol açan iki temel neden vardır:

  • Yeni bir suç işlenmesi: Denetim süresi içinde kasten işlenen herhangi bir yeni suç, HAGB kararının kaldırılmasına neden olur. Suçun türü veya ağırlığı önemli değildir; önemli olan kasıt unsurunun bulunmasıdır. Taksirli suçlarda ise mahkeme, HAGB’nin devam edip etmeyeceğine takdiren karar verir.
  • Yükümlülüklere uymama: Mahkeme tarafından belirlenen denetimli serbestlik yükümlülüklerinin ihlal edilmesi (örneğin kamu hizmetine gitmeme, tedaviye katılmama veya raporlama yükümlülüğünü yerine getirmeme) hâlinde de HAGB kararı kaldırılır ve hüküm açıklanır.

Bu iki durumda da mahkeme, HAGB kararının devam edip etmeyeceğini değerlendirir. Sanık yeni bir suç işlediyse ya da yükümlülükleri ihlal ettiyse, dosya yeniden ele alınır ve genellikle hüküm açıklanarak mahkûmiyet kesinleşir.

2. Hükmün Açıklanması Ne Anlama Gelir?

HAGB kararı bozulduğunda, mahkeme daha önce kurulmuş ancak açıklanmamış olan mahkûmiyet kararını açıklar. Bu aşamada yeniden yargılama yapılmaz, yeni delil toplanmaz veya tanık dinlenmez. Yani kişi, doğrudan hükümlü konumuna geçer. Mahkeme, yalnızca sanığın HAGB şartlarını ihlal edip etmediğini değerlendirir; suçun esasına yeniden girmez.

Açıklanan hüküm, artık tüm hukuki sonuçlarını doğurur: karar adli sicil kaydına işlenir, cezanın infazı başlar ve kişi hapis cezasına mahkûm edilmişse, infaz kurumu süreci gündeme gelir. Bu nedenle HAGB’nin bozulması, sadece teknik bir işlem değil, sanığın özgürlüğünü doğrudan etkileyen bir yargı aşamasıdır.

3. HAGB’nin Bozulmasına Karşı Başvuru Yolları

HAGB kararının bozulması halinde sanığın belirli ölçüde başvuru hakkı bulunmaktadır. Bu kapsamda, mahkemenin yükümlülük ihlali veya yeni suç gerekçesiyle karar verdiği durumlarda, sanık bu karara karşı itiraz yoluna başvurabilir. İtiraz, kararı veren mahkemenin üst derecesine yapılır. Ancak itirazın, yalnızca usule aykırılık veya yanlış değerlendirme iddiasına dayanması gerekir; yeniden delil değerlendirmesi yapılamaz.

Örneğin, sanığın yükümlülüğe aykırı davranmadığına dair belge veya raporlar varsa, bunlar itiraz dilekçesine eklenerek karara karşı başvuru yapılabilir. Uygulamada, yükümlülüklerin yanlış anlaşıldığı veya denetimli serbestlik raporlarının hatalı olduğu durumlarda, itirazın kabul edilmesi mümkündür.

4. Hükmün Açıklanması Sonrası Ortaya Çıkan Sonuçlar

Mahkeme hükmü açıkladıktan sonra, sanık artık hükümlü sıfatını kazanır. Bu durumda:

  • Karar adli sicil kaydına işlenir (sabıka kaydında görünür).
  • Ceza infaz süreci başlar; hapis cezası varsa infaz kurumuna alınır.
  • Adli para cezası varsa, ödeme emri çıkarılır.
  • Memuriyet veya kamu görevi gibi haklar sınırlanabilir.

Bununla birlikte, açıklanan hükme karşı artık istinaf veya temyiz yolları açılmış olur. Çünkü artık ortada açıklanmış, kesinleşmemiş bir hüküm vardır. Bu aşamada yapılacak başvuru süresinin kaçırılmaması önemlidir; zira kararın infazına başlanmadan önce kanun yollarına gidilmesi mümkündür.

5. HAGB’nin Bozulmaması İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler

Sanığın HAGB süresini sorunsuz tamamlayabilmesi için yükümlülüklere eksiksiz uyması gerekir. Aşağıdaki hususlar, uygulamada en çok gözden kaçırılan ama en çok HAGB’nin bozulmasına neden olan durumlardır:

  • Denetimli serbestlik müdürlüğüne zamanında gitmemek,
  • Raporlama veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemek,
  • Kamu hizmetine gitmemek veya izinsiz devamsızlık yapmak,
  • Yeni bir suçtan dolayı yargılanmak (suç sabit olmasa dahi risk oluşturur).

Bu nedenlerle HAGB kararının uygulanması sürecinde dikkatli davranılmalı, denetim yükümlülükleri düzenli takip edilmelidir. HAGB’nin bozulması halinde, kişi beş yıllık sabırlı bir sürecin sonunda yeniden mahkûm konumuna düşer ve cezanın infazıyla karşılaşır. Bu durumun önüne geçmenin en etkili yolu, sürecin bir ceza hukuku avukatı tarafından aktif şekilde izlenmesidir.

6. HAGB’nin Bozulması ve Yeniden Kazanılan Haklar

HAGB bozulup hüküm açıklandığında, sanık istinaf veya temyiz yoluna başvurarak kararı yeniden değerlendirebilir. Bu aşama, sanığın savunma hakkını yeniden kullanabildiği tek aşamadır. İstinaf dilekçesinde, HAGB’nin bozulmasına neden olan eylemin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmediği, yükümlülüklerin usulüne uygun belirlenip belirlenmediği gibi konular ileri sürülebilir. Bu başvurular, bazen infazın durdurulmasını da sağlayabilir.

HAGB’nin bozulması, birçok kişi için sürpriz bir şekilde gündeme gelir. Çünkü yükümlülüklerin ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceği genellikle fark edilmez. Bu nedenle, denetim süreci boyunca profesyonel danışmanlık alınması ve olası risklerin önceden değerlendirilmesi, ileride doğabilecek telafisi güç sonuçların önüne geçmek açısından en doğru yaklaşımdır.

Bir sonraki bölümde, HAGB sürecinin tamamlanmasıyla birlikte kişinin yeniden topluma entegrasyonu, temiz sicil durumu ve gelecekteki hukuki statüsüne ilişkin detaylar ele alınacaktır.

HAGB Süresinin Tamamlanması ve Yeniden Temiz Sicil Statüsü

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verildikten sonra başlayan denetim süresi, sanığın topluma yeniden kazandırılması amacıyla oluşturulmuş bir fırsat dönemidir. Bu sürecin sonunda, kişi yükümlülüklerini yerine getirmiş ve beş yıl boyunca yeni bir suç işlememişse, mahkeme hükmü açıklamaz ve dava kesin olarak düşer. Bu durum, sanığın geçmişte işlediği suç nedeniyle ceza infazına tabi tutulmadan hukuken yeniden “temiz” sayılması anlamına gelir.

1. HAGB Süresinin Tamamlanması Sonrası Ne Olur?

Denetim süresi boyunca hiçbir ihlal yaşanmamışsa, sürenin bitiminde mahkeme kararı resen veya başvuru üzerine “hükmün açıklanmadığına ve kamu davasının düşmesine” karar verir. Bu aşamada, sanığın ceza infaz kurumuna girmesi veya adli para cezası ödemesi gerekmez. Böylece, yargılama süreci sanık açısından tamamen kapanmış olur.

Mahkemenin düşme kararı, sanığın ceza hukuku açısından yeniden “temiz bir sicile” kavuştuğunu gösterir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, bu kararın adli arşiv sistemine otomatik olarak yansımayabileceğidir. Bu nedenle sanığın, sürenin dolduğunu belgeleyen evraklarla Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne başvurarak arşiv kaydının silinmesini talep etmesi gerekir.

2. HAGB’nin Psikolojik ve Sosyal Etkileri

HAGB süreci, yalnızca hukuki bir denetim değil, aynı zamanda bireyin topluma yeniden kazandırılması amacını da taşır. Sanığın beş yıllık süre içinde toplumsal sorumluluklarını yerine getirmesi, suçtan uzak durması ve üretken bir yaşam sürmesi beklenir. Bu yönüyle HAGB, ceza hukukunun cezalandırıcı değil, rehabilite edici yönünü temsil eder.

Özellikle ilk kez suçla karşılaşan bireyler açısından HAGB, hayatın yeniden düzenlenmesi için önemli bir fırsattır. Bu süreci doğru yöneten kişiler, sicillerini temiz tutmakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki yaşamlarında da benzer hatalara düşmeme bilincini geliştirir. Bu noktada, denetim süresinin yalnızca “beklemek” anlamına gelmediği; aktif bir sorumluluk dönemi olduğu unutulmamalıdır.

3. HAGB Süresi İçinde Suç İşlenmemesi Neden Önemlidir?

Beş yıllık denetim süresi boyunca kasten işlenen herhangi bir suç, HAGB kararının bozulmasına neden olur. Dolayısıyla kişi yalnızca yeni bir davayla değil, geçmişte ertelenen hükmün açıklanmasıyla da karşı karşıya kalır. Bu durum, aynı fiil için iki farklı sürecin bir araya gelmesine ve infaz yükümlülüğünün katlanmasına yol açabilir.

Bu nedenle HAGB süresi boyunca, özellikle kamu düzenini ilgilendiren fiillerden (örneğin hakaret, tehdit, basit yaralama gibi şikâyete tabi suçlardan) kaçınılmalıdır. Zira bu suçların bazıları “küçük” olarak algılansa da, HAGB kararının bozulmasına neden olabilecek yeterli niteliktedir.

4. HAGB Süresinin Bitiminde Başvuru Gerekiyor mu?

Teorik olarak, denetim süresi bittiğinde mahkeme kendiliğinden dosyayı düşürmelidir. Ancak uygulamada bu durum her zaman gerçekleşmemektedir. Bazı mahkemeler, HAGB süresi tamamlanmasına rağmen dosyayı işlemde bırakmakta veya karar vermeyi unutmaktadır. Bu durumda, sanığın veya vekilinin, “denetim süresi sona erdiği için kamu davasının düşmesine karar verilmesi” yönünde dilekçe sunması gerekir.

Ayrıca, düşme kararının ardından adli arşiv kaydının silinmesi için de ayrı bir başvuru yapılmalıdır. Bu işlem, bireyin sicilinin tamamen temizlenmesini sağlar. Aksi halde kişi, sabıka kaydında temiz görünse dahi arşivde kayıtlı kalabilir. Bu nedenle, HAGB süresi bitiminde iki aşamalı bir işlem yapılması gerekir:

  • Mahkemeye başvurarak düşme kararının verilmesini talep etmek,
  • Adli Sicil Müdürlüğü’ne başvurarak arşiv kaydının silinmesini sağlamak.

5. Yeniden Topluma Entegrasyon ve Hukuki Rehabilitasyon

HAGB kararının başarıyla tamamlanması, yalnızca bireysel değil toplumsal bir kazanımdır. Ceza hukukunda cezalandırmanın temel amacı, bireyin yeniden suç işlememesini sağlamaktır. Bu bağlamda HAGB, cezanın ertelenmesi değil, bireyin topluma kazandırılması hedefini gerçekleştiren bir kurumdur. Sanığın, denetim süresini sorunsuz tamamlayarak yeniden temiz bir sicile kavuşması, ceza adalet sisteminin de amacına ulaştığını gösterir.

Bu nedenle HAGB süreci, yalnızca sanığın bireysel sorumluluğunu değil; aynı zamanda toplumun güven duygusunu da pekiştiren bir mekanizma olarak görülmelidir. Süreç doğru yönetildiğinde, kişi geçmişteki hatalarını telafi eder, topluma yeniden entegre olur ve hukuki statüsünü tam anlamıyla geri kazanır.

HAGB süresi sonunda alınan düşme kararı, kişinin yeniden “hukuki temizlik” statüsüne kavuştuğunu gösterir. Bu andan itibaren kişi, sabıka ve arşiv kayıtlarından tamamen arındığı gibi, kamu görevlerine atanma, özel sektörde çalışma, yurtdışı başvuruları yapma gibi haklarını da herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan kullanabilir.

Bir sonraki bölümde, ceza hukuku sürecinde profesyonel avukat desteğinin önemi, HAGB gibi karmaşık mekanizmaların doğru yönetilmesi açısından neden kritik olduğu detaylı şekilde açıklanacaktır.

Ceza Hukuku Sürecinde Profesyonel Avukat Desteğinin Önemi

Ceza yargılaması, bireyin özgürlüğünü, itibarını ve geleceğini doğrudan etkileyen en ciddi hukuki süreçlerden biridir. Bu nedenle Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) gibi teknik ve sonuçları itibariyle hassas kurumların doğru şekilde yönetilmesi, yalnızca yasal bilgi değil aynı zamanda deneyim ve stratejik öngörü gerektirir. HAGB kararının kabul edilmesi veya reddedilmesi, kişinin hayatında kalıcı etkiler doğurabilecek bir tercihtir. Bu tercihin bilinçli biçimde yapılabilmesi için profesyonel hukuki destek alınması hayati öneme sahiptir.

1. Ceza Yargılamasının Karmaşık Yapısı

Ceza yargılaması, soruşturma, kovuşturma, hüküm ve infaz aşamalarından oluşan çok katmanlı bir süreçtir. Her aşama, farklı hak ve yükümlülükleri beraberinde getirir. HAGB kararı ise bu aşamaların sonuna doğru verilen, yargılamanın seyrini kökten değiştirebilen özel bir karardır. Sanığın savunma stratejisi, duruşmadaki beyanları ve avukatının yönlendirmesi, bu kararın verilmesinde doğrudan etkilidir.

Örneğin, bazı durumlarda HAGB teklifinin kabul edilmesi sanık lehine sonuç doğurabilirken; bazı dosyalarda aynı karar uzun vadede olumsuz etkiler yaratabilir. Kamu görevine girmek isteyen bir kişi açısından HAGB kararı, sabıka kaydında görünmese bile arşiv kaydı nedeniyle engel oluşturabilir. Bu ayrımı değerlendirebilmek, yalnızca mevzuat bilgisini değil, uygulamadaki farklılıkları da bilmeyi gerektirir.

2. Savunma Stratejisinin Belirlenmesi

Ceza yargılamasında doğru savunma stratejisinin belirlenmesi, çoğu zaman kararın sonucunu doğrudan etkiler. HAGB’nin gündeme geldiği dosyalarda, savunmanın amacı yalnızca beraat etmek değil; aynı zamanda olası bir mahkûmiyet halinde en lehe sonucu elde etmektir. Bu dengeyi kurmak, dosyanın teknik detaylarını ve hâkimlerin uygulama alışkanlıklarını bilen bir avukatın deneyimine dayanır.

Savunmanın etkinliği, delillerin toplanmasından duruşma beyanlarına kadar her aşamada önemlidir. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde farklı ceza mahkemelerinin HAGB’ye yaklaşımı farklılık gösterebilir. Bazı mahkemeler HAGB’ye geniş yorum getirirken, bazıları daha katı uygulamalar benimser. Bu farkların doğru analiz edilmesi, etkili bir savunmanın temelini oluşturur.

3. HAGB’nin Kabul Edilmesinde Avukatın Rolü

HAGB kararı sanığın açık rızasına dayanır. Mahkeme, sanığa “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ediyor musunuz?” diye sorduğunda verilen yanıt, davanın seyrini belirler. Bu soruya “evet” yanıtını vermek, istinaf ve temyiz haklarından vazgeçmek anlamına gelir. Bu nedenle, sanığın bu kararı bilinçli şekilde verebilmesi için avukatın süreci önceden açıklaması ve olası sonuçları değerlendirmesi gerekir.

Avukat, müvekkilini yalnızca mahkemede temsil etmez; aynı zamanda karar öncesinde stratejik bilgilendirme yapar, HAGB’nin avantaj ve dezavantajlarını somut dosya özelinde analiz eder. Böylece sanık, geleceğini etkileyen bir kararı bilinçli şekilde almış olur.

4. Uygulamadaki Farklılıklar ve Deneyim Faktörü

HAGB kararlarının uygulanması, her ne kadar aynı yasal düzenlemeye dayansa da, mahkemeler arasında farklılıklar gösterebilir. Örneğin bazı mahkemeler, pişmanlık beyanını yeterli görürken; bazıları sanığın sosyal geçmişini, yaşam tarzını veya mağdurla olan ilişkisini detaylı biçimde değerlendirir. Bu nedenle avukatın yalnızca yasa maddelerini değil, uygulamada hâkimlerin nasıl karar verdiğini bilmesi büyük önem taşır.

Deneyimli bir İstanbul ceza avukatı, hem CMK m.231’in teknik koşullarını hem de yerel mahkemelerin uygulama eğilimlerini bilir. Böylece sanığın lehine en uygun yargılama stratejisini belirleyebilir. Özellikle HAGB gibi yargısal takdire dayanan kararlarda, avukatın deneyimi ve dosyayı yönetme biçimi sonucu doğrudan belirleyici hale gelir.

5. HAGB Sonrası Takip Süreci

HAGB kararı verilmesiyle dosya kapanmış gibi görünse de, denetim süreci boyunca hukuki takip gerekliliği devam eder. Sanığın yükümlülüklere uyması, denetimli serbestlik raporlarının doğru şekilde hazırlanması ve sürecin sonunda arşiv kaydının silinmesi aşamaları dikkatle yürütülmelidir. Bu aşamalarda yapılacak küçük bir hata, HAGB’nin bozulmasına veya sicil kaydının kalıcı hale gelmesine neden olabilir.

Bu nedenle HAGB kararı almış kişilerin, denetim süresi boyunca avukatlarıyla irtibatı kesmemesi gerekir. Avukat, denetim şartlarının yerine getirilip getirilmediğini düzenli olarak kontrol eder, olası ihlalleri önceden tespit eder ve gerektiğinde mahkemeye bilgi verir. Böylece sürecin sonunda, dosyanın düşmesi ve sicilin tamamen temizlenmesi güvence altına alınır.

6. Sonuç: Bilinçli Savunma, Kalıcı Sonuç

HAGB kararı, ceza yargılamasında sanığa tanınan bir fırsattır; ancak bu fırsat, yanlış yönetildiğinde ciddi hak kayıplarına yol açabilir. Kararın uzun vadeli sonuçlarını anlayabilmek ve en doğru tercihi yapabilmek için sürecin profesyonelce yönetilmesi gerekir. Bu noktada, yalnızca yasal bilgiye değil, aynı zamanda deneyime dayalı bir yönlendirme almak büyük fark yaratır.

Ceza hukukunda her dosya, kendi içinde benzersizdir. Dolayısıyla her HAGB kararı da aynı sonuçları doğurmaz. Doğru savunma stratejisiyle, sanık yalnızca mevcut davadan değil; gelecekte doğabilecek idari, mesleki ve sosyal sonuçlardan da korunabilir. Bu da ancak güçlü, bilgili ve deneyimli bir hukuk temsilcisiyle mümkündür.

İletişim ve Hukuki Danışma Bilgileri

Ceza yargılaması süreci, kişisel hak ve özgürlükleri doğrudan etkileyen en hassas hukuk alanlarından biridir. Bu nedenle, soruşturma aşamasından hükmün açıklanmasına kadar geçen her aşamanın profesyonel biçimde yürütülmesi, bireyin haklarının korunması açısından büyük önem taşır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), gözaltı, tutuklama, adli kontrol veya istinaf başvurusu gibi süreçlerde doğru hukuki stratejinin belirlenmesi, kişinin geleceğini doğrudan şekillendirir. Bu nedenle, her dosyanın özelliklerine göre hazırlanan bireysel savunma stratejileriyle hareket etmek gerekir.

Ceza davalarında doğru zamanda doğru adımların atılması, çoğu zaman davanın sonucunu belirleyen temel faktördür. Bu kapsamda, hukuki destek almak isteyen kişiler, İstanbul Anadolu ve Avrupa yakasında faaliyet gösteren Avukat İnanç Eker Hukuk Bürosu ile iletişime geçebilirler.

Avukat İnanç Eker Hukuk Bürosu İletişim Bilgileri

İlgili Makaleler

Bu içerik bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Ceza yargılaması süreçlerinde her dosya kendi koşullarına göre değerlendirilir. Bu nedenle, benzer durumlarda dahi farklı sonuçlar doğabilir. Somut olayınıza ilişkin hukuki değerlendirme ve savunma stratejisi için doğrudan profesyonel hukuki danışmanlık alınması önerilir.

© 2025 Avukat İnanç Eker Hukuk Bürosu – Tüm Hakları Saklıdır.

Merhaba. Telefon Yardım Hattımıza Hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabiliriz?
Merhaba. Bize haritadan kolayca ulaşabilirsiniz.