İstanbul Ceza Avukatı ile Soruşturma Aşamasında Etkin Savunma
İstanbul’da Ceza Soruşturması Nasıl Başlar?
İstanbul’da ceza soruşturması süreci, genellikle bir suçun işlendiğine dair şikâyet, ihbar veya kolluk kuvvetlerinin tespitiyle başlar. Bu süreç, suçun niteliğine ve delil durumuna göre savcılık tarafından re’sen de yürütülebilir. İstanbul gibi büyük şehirlerde, soruşturma sürecinde delillerin hızlı şekilde toplanması, ifade alma işlemlerinin organize edilmesi ve şüphelilerin haklarının korunması hayati önem taşır. Bu nedenle sürecin her aşamasında deneyimli bir İstanbul ceza avukatı ile çalışmak, olası hak ihlallerinin önüne geçilmesini sağlar.
Soruşturma süreci ilk olarak kolluk kuvvetlerinin bilgi edinmesiyle başlar. Bu bilgi, bir vatandaş şikâyeti, ihbar hattına gelen anonim bir bildirim, doğrudan kolluk gözlemi veya bir başka suç şüphelisinin ifadesiyle ortaya çıkabilir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Asayiş, Narkotik, Siber Suçlar ve Kaçakçılık birimleri gibi uzman kolluk birimleri, çoğu soruşturmanın ilk temas noktasıdır.
Delillerin toplanmasının ardından dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal eder. Savcı, şikayet konusu eylemin suç teşkil edip etmediğini, somut delil bulunup bulunmadığını değerlendirerek soruşturmanın yönünü belirler. Bu noktada Kadıköy, Bakırköy, Anadolu veya Çağlayan Adliyesi gibi İstanbul’un farklı yargı çevrelerindeki uygulama farklılıkları da devreye girer.
Birçok durumda savcılık, ifade alma işlemleri için şüpheliyi kolluğa çağırabilir veya doğrudan gözaltı kararı verebilir. İstanbul gibi yoğun nüfuslu bir şehirde, bu işlemlerin zamanında ve doğru yapılması için sürecin başından itibaren bir ceza avukatı ile hareket edilmesi kritik önem taşır. Aksi halde, şüpheli savunmasız yakalanabilir ve soruşturma süreci ciddi hak kayıplarına neden olabilir.
İstanbul’da ceza soruşturmasının bu ilk aşamasında en çok karşılaşılan problemler arasında, müdafi talebinde bulunulmaması, susma hakkının doğru kullanılmaması ve kolluk tarafından yapılan yönlendirici sorulara karşı hazırlıksız yakalanmak yer almaktadır. Bu nedenle savcılık soruşturmasına geçilmeden önce, şüphelinin tüm yasal haklarını bilen ve dosyanın stratejisini ilk adımdan belirleyen bir ceza hukuku avukatı ile iletişime geçilmesi, sürecin gidişatını köklü biçimde etkileyebilir.
İstanbul'daki ceza yargılamalarının yoğunluğu ve karmaşıklığı göz önüne alındığında, soruşturma aşamasındaki profesyonel destek, yalnızca bir tercih değil, çoğu zaman bir zorunluluktur.
Gözaltı ve Savcılık İfade Sürecinde Müdafi Talebi
İstanbul’da gözaltına alınan kişilerin en temel haklarından biri, derhal bir avukatla görüşme ve müdafi talep etme hakkıdır. Bu hak, yalnızca bir tercih değil, ceza muhakemesi hukukunun en önemli güvencelerinden biridir. Gözaltı süreci boyunca kişinin susma hakkı, ifadesine müdafi katılması ve hukuki yardım alma hakkı, Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 147. maddesi ile teminat altına alınmıştır.
İstanbul’da gözaltı işlemi çoğu zaman İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı kolluk birimlerinde yürütülür. Gözaltına alınan kişinin en kısa sürede bir ceza avukatı ile görüştürülmesi gerekir. Uygulamada, kişi gözaltına alındığında “müdafi talep ediyor musunuz?” sorusu yöneltilir. Bu kritik aşamada, şüpheli evet derse, CMK listelerinden bir avukat atanabilir ya da kişi kendi avukatını çağırabilir. Bu noktada özel avukat ile çalışmak, ifade sürecinin hak temelli ve etkili yürütülmesini sağlar.
Gözaltı süresince kişinin ifadesi alınmadan önce mutlaka hakları okunmalı, özellikle susma hakkı konusunda bilgilendirme yapılmalıdır. Ne var ki İstanbul’da gözlemlediğimiz pek çok dosyada, kişilerin bu hakkı anlamadan, müdafisiz şekilde beyan verdikleri görülmektedir. Bu da ileride savunmanın zayıflamasına ve mahkemede dezavantajlı bir konum oluşmasına yol açar.
Şüpheli, eğer kendi avukatıyla görüşmek isterse, kolluk birimleri bunu gecikmeksizin sağlamalıdır. Bu kapsamda İstanbul’daki birçok dosyada müdafiin çağrılmadığı ya da geç çağrıldığı, bu sürede kolluk tarafından yönlendirici beyanlar alındığı gözlemlenmektedir. Bu tür hukuka aykırı işlemlerin engellenmesi için, sürecin en başında deneyimli bir İstanbul ceza avukatı ile iletişime geçmek elzemdir.
Gözaltı süresi ise genellikle 24 saattir. Ancak toplu suçlar veya terörle mücadele kapsamındaki dosyalarda bu süre 48 saate, bazı hallerde ise 4 güne kadar uzatılabilir. Bu süre içinde avukat, dosya kapsamını görebilir, müvekkili ile görüşebilir, ifade öncesi strateji geliştirebilir ve savunma hazırlığını başlatabilir.
İstanbul’da savcılık ifadesi ise genellikle adliyedeki ifade odalarında alınır. Savcılık öncesinde hazırlık ifadeleri genellikle kolluk birimlerinde gerçekleşir. Ancak unutulmamalıdır ki, savcılık ifadesi, dava sürecini doğrudan etkileyecek bir beyan zincirinin ilk halkasıdır. Burada yapılacak hatalı bir açıklama, yargılamanın tüm seyri boyunca aleyhe delil olarak kullanılabilir.
Bu nedenle, hem gözaltı hem de savcılık ifadesi aşamasında, hukuki bilgiye ve deneyime sahip bir müdafi ile hareket edilmesi, şüpheli lehine stratejik bir zorunluluktur. İstanbul gibi karmaşık yargı dinamiklerine sahip bir şehirde bu süreçlerin eksiksiz yürütülmesi, ancak uzman bir ceza hukuku avukatı ile mümkündür.
İstanbul’da CMK Kapsamında Atanan Müdafiler ve Özel Avukat Farkı
İstanbul’da gözaltına alınan ya da savcılık tarafından ifadesi alınacak olan kişiler için iki tür avukat desteği söz konusudur: CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) kapsamında baro tarafından atanan müdafi ve kişinin kendi seçtiği özel ceza avukatı. Her iki müdafi türü de şüphelinin hukuki haklarını korumakla yükümlüdür; ancak uygulamadaki farklılıklar, kişinin savunma kalitesi ve sürecin gidişatı açısından önemli farklar yaratabilir.
CMK müdafileri, İstanbul Barosu tarafından hazırlanan listelerden sistem aracılığıyla görevlendirilir. Gözaltı merkezleri, adliyeler ve kolluk birimleri bu liste üzerinden ilgili saatte nöbetçi olan avukata ulaşır. Bu sistem, özellikle avukata ulaşamayan ya da ekonomik gücü olmayan bireyler için önemli bir haktır. Ancak, CMK görevlendirmelerinin otomatik sistem üzerinden ve çoğu zaman dosya içeriği görülmeden yapılması, müdafinin sürece hazırlıksız dahil olmasına neden olabilir.
İstanbul gibi dosya yoğunluğu yüksek şehirlerde, CMK müdafileri aynı anda birden fazla dosyaya bakmak zorunda kalabilir. Bu durum, savunmanın derinleşmesini ve olayın detaylarının analiz edilmesini zorlaştırır. Bu nedenle, hayati sonuçları olan ceza dosyalarında, kişinin özel olarak seçtiği bir İstanbul ceza avukatı ile temsil edilmesi daha stratejik ve etkili bir yol olur.
Özel ceza avukatları, dosyayı kapsamlı biçimde inceleyebilir, sadece ifade anında değil, ifade öncesi hazırlık sürecinde de müvekkili bilgilendirir ve yönlendirir. Ayrıca İstanbul’daki yerel adliye uygulamalarına hakim olduklarından, dosyanın hangi savcıda olduğu, hangi mahkemenin nasıl karar verdiği gibi kritik bilgileri sürece dahil edebilir.
CMK müdafisiyle özel avukat arasındaki en temel farklardan biri de **ilişkinin gönüllülüğü ve kapsamıdır**. Özel avukatlar, sadece ifade anında değil; soruşturma sürecinin her aşamasında aktif olarak dosyada yer alır. Tanık beyanları, kamera kayıtları, delil talepleri gibi süreçleri planlayarak savunmanın yönünü belirler. Oysa CMK müdafilerinin görevi çoğu zaman yalnızca ifade anıyla sınırlı kalır.
Bu nedenle, İstanbul’da hakkında ceza soruşturması yürütülen kişilerin, süreci yalnızca tesadüflere bırakmadan, kendi avukatlarını seçerek etkin bir müdafilik hizmeti almaları hak kayıplarını en aza indirir. Özellikle adli kontrol, tutuklama, HAGB gibi karar süreçlerine etki edebilecek bir savunma stratejisi ancak özel bir ceza hukuku avukatı ile sağlanabilir.
Unutulmamalıdır ki, ceza hukukunda müdafi sadece bir temsilci değil; özgürlüklerin ve adil yargılanmanın güvencesidir. Bu güvencenin doğru biçimde işlemesi ise, süreci bilen ve önceden hazırlığını yapmış profesyonel bir avukatla mümkündür.
Delil Toplama Aşamasında Avukatın Gözetimi ve Hak İhlalleri
Ceza yargılamasının en kritik evrelerinden biri, delil toplama sürecidir. Bu aşamada elde edilen veriler, soruşturmanın yönünü belirler ve çoğu zaman şüpheli hakkında iddianame düzenlenip düzenlenmeyeceği, mahkumiyet kararı verilip verilmeyeceği gibi hayati kararların temelini oluşturur. İstanbul gibi büyük ve karmaşık bir adli yapıya sahip şehirlerde, bu süreçte ceza avukatının etkin müdahalesi büyük önem taşır.
Deliller, kolluk kuvvetleri veya savcılık tarafından toplanabilir. Bunlar arasında tanık beyanları, kamera kayıtları, dijital veriler, adli tıp raporları ve olay yeri inceleme bulguları yer alır. Ancak, delil toplama işlemlerinde en sık karşılaşılan sorunlardan biri, usule aykırı şekilde elde edilen verilerin kullanılmasıdır. Örneğin arama kararı olmaksızın yapılan ev baskınları, avukatın hazır bulunmadığı sorgular, imza altına alınan hazır tutanaklar, delil olarak dosyaya girebilir. Bu tür işlemler, sanığın lehine kullanılabilecek savunma argümanlarını zayıflatır.
İstanbul’da yürütülen ceza soruşturmalarında avukat, delil toplama sürecinde pasif değil aktif bir rol üstlenmelidir. Özellikle şüphelinin evinde ya da iş yerinde yapılacak aramalarda, avukatın bizzat hazır bulunması, yapılan işlemleri tutanak altına alması, ihlal tespit ettiğinde karşı tutanak düzenlemesi ve gerekirse itirazda bulunması hayati öneme sahiptir. Aksi halde, hukuka aykırı bir işlem ileride meşrulaştırılabilir ve telafisi imkânsız hak kayıpları doğabilir.
Öte yandan delillerin yalnızca savcılık tarafından toplanmasını beklemek, savunma açısından pasif bir strateji olur. İstanbul’daki deneyimli ceza avukatları, müvekkilin lehine olabilecek kamera kayıtlarının temini, tanık beyanlarının alınması, bilirkişi raporu talepleri gibi delil sunma girişimlerinde aktif rol alır. Ceza muhakemesinde bu uygulama, “lehine delil sunma hakkı” olarak adlandırılır ve şüphelinin savunma hakkının temel taşlarından biridir.
Hak ihlallerinin sıkça yaşandığı başka bir alan da dijital delillerin incelenmesi sürecidir. İstanbul’da dijital veriler çoğu zaman Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü veya İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından incelenir. Bu incelemelerde cihazın ne kadar süreyle tutulacağı, içindeki hangi verilerin dosyaya dahil edileceği ve incelemenin hangi usullerle yapıldığı, müdafinin gözetimi altında yürütülmelidir. Aksi halde delilin güvenilirliği tartışmalı hale gelir.
Delil toplama işlemleri yalnızca savcılığa veya kolluğa bırakıldığında, şüphelinin aleyhine bir tablo oluşabilir. Oysa avukatın etkin müdahalesiyle dosya dengelenebilir, lehine deliller görünür hale getirilebilir ve hukuka aykırı delillerin kullanılmasının önü kesilebilir. Bu da ceza soruşturmasının sonucunu doğrudan etkileyen bir durumdur.
İstanbul’da bir ceza soruşturmasına taraf olan kişi, sadece masumiyetini ispat etmeye değil, aynı zamanda usulün dışına çıkılmasını da engellemeye çalışmalıdır. Bu ancak, delil toplama sürecine hâkim bir ceza hukuku avukatı ile mümkün olabilir.
Kadıköy ve Anadolu Yakası Ceza Mahkemelerinde Uygulama Farklılıkları
İstanbul’daki ceza mahkemeleri, Avrupa ve Anadolu yakası olarak iki ana adliye yapılanmasına ayrılmıştır. Anadolu Yakası’nda ceza davalarına bakan en önemli merkezler arasında Kartal’daki İstanbul Anadolu Adliyesi ile Kadıköy, Üsküdar, Ataşehir ve Maltepe ilçelerindeki Sulh Ceza ve Asliye Ceza Mahkemeleri yer alır. Bu mahkemelerde görülen davalar, hem iş yükü hem de uygulama yaklaşımları bakımından Avrupa Yakası’ndan farklılık gösterebilir.
Kadıköy özelinde, ceza soruşturmalarının ilk adımı çoğu zaman Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü ve bağlı karakollarda başlar. Buradan alınan ifade tutanakları, sıklıkla Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilir. Ancak Anadolu Yakası’nda, bazı mahkeme ve savcılıkların iş yoğunluğu daha fazla olduğu için dosyaların ilerlemesi zamana yayılabilir. Bu süreçte şüpheli lehine zamanında yapılan başvurular, savunma stratejisinin başarısını etkiler.
Kadıköy ve çevresindeki ceza mahkemelerinde en sık rastlanan uygulama farklarından biri, ön ödeme ve uzlaştırma tekliflerinin mahkemece doğrudan yapılması yerine savcılık aşamasında daha hızlı çözümlenmeye çalışılmasıdır. Bu, etkin bir avukatlık hizmetiyle birlikte değerlendirildiğinde sürecin başında alınacak stratejik kararların önemini artırır. Özellikle Kadıköy'deki Sulh Ceza Hakimliklerinde, ifade işlemleri ve adli kontrol kararlarının değerlendirilmesi, çoğu zaman dosya üzerinden yapılmakta ve müdafinin yazılı savunma sunması sürece doğrudan etki etmektedir.
Bir başka farklılık ise mahkeme heyetlerinin dosya yoğunluğu ve karar alma alışkanlıklarıdır. Anadolu Adliyesi Ceza Mahkemeleri, Avrupa Yakası’na kıyasla daha fazla dosyaya sahiptir. Bu nedenle, delil sunma, tanık dinletme ve savunma yapma hakkının etkin kullanılması, usulen sunulmuş olsa bile yeterince değerlendirilmeden karara bağlanabilir. Burada avukatın, mahkemelerin işleyişine hakim olarak dosyayı aktif biçimde takip etmesi çok önemlidir.
Kadıköy’de faaliyet gösteren deneyimli bir ceza avukatı, yalnızca dosyanın hukuki yönünü değil, aynı zamanda bölgesel uygulama dinamiklerini de yakından bilir. Hangi savcılığın hangi suç tipinde hangi yaklaşımları benimsediği, hangi mahkeme heyetlerinin duruşma yönetim tarzları, hangi hakimin delil değerlendirme eğilimi olduğu gibi faktörler, İstanbul gibi büyük bir metropolde savunmanın başarısını doğrudan etkiler.
Anadolu Yakası'nda ceza davaları, hem yerel yoğunluk hem de pratik uygulama farkları nedeniyle daha dikkatli bir stratejiyle yürütülmelidir. Kadıköy’de veya çevre ilçelerde bir ceza soruşturmasına taraf olan kişi, yalnızca genel hukuk bilgisiyle değil, yerel bilgiye sahip bir Kadıköy ceza avukatı ile hareket etmelidir. Aksi takdirde, aynı olay farklı bir mahkeme önünde daha farklı bir yargılama sürecine yol açabilir.
Bu nedenle Anadolu Yakası’nda ceza soruşturmalarına ve davalarına müdahil olan kişilerin, dosya takibini sadece genel prosedürle değil, bölgesel uygulamaya uygun şekilde yürüten bir avukattan destek alması, savunmanın etkinliğini ve yargılamanın adil şekilde sonuçlanmasını sağlar.
HAGB ve Uzlaştırma Süreçlerinde Avukatın Stratejik Rolü
İstanbul’daki ceza yargılamalarında en çok karşılaşılan uygulamalardan biri Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) ve uzlaştırma süreçleridir. Her iki yol da klasik yargılama yerine alternatif çözüm yöntemleri sunar; ancak bu süreçlerin doğru yönetilmesi, dosyanın geleceği açısından son derece kritiktir. Özellikle şüpheli ya da sanığın HAGB teklifini kabul edip etmeme kararı, deneyimli bir ceza avukatı rehberliğinde verilmelidir.
HAGB, belirli şartlar altında mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararının açıklanmasının ertelenmesidir. HAGB kararı verildiğinde sanık, 5 yıl boyunca denetim süresine tabi tutulur ve bu süre boyunca yeni bir suç işlemezse, mahkumiyet kararı açıklanmaz ve dava düşer. Ancak bu kararın kabul edilmesi, bir anlamda suçu kabul etmek anlamına geldiğinden, savunma stratejisi açısından dikkatli değerlendirilmelidir.
İstanbul’daki ceza mahkemelerinde HAGB kararı sıklıkla önerilmekte, özellikle basit yaralama, hakaret, tehdit, mala zarar verme gibi katalog suçlarda yaygın biçimde uygulanmaktadır. Ancak HAGB kararı alındığında, kişi bir üst mahkemeye başvurarak temyiz hakkını kullanamaz. Bu nedenle avukat, HAGB kararının dosya için uygun olup olmadığını, delil durumu, müvekkilin sicil durumu ve kamu görevlisi olup olmadığı gibi kriterlerle birlikte analiz etmelidir.
Uzlaştırma ise, taraflar arasında adli süreç dışında anlaşma sağlanarak ceza davasının ortadan kalkmasına imkân tanıyan bir kurumdur. İstanbul Uzlaştırma Büroları tarafından yürütülen bu süreçte, suçtan zarar gören ile şüpheli arasında maddi ya da manevi telafi anlaşmaları yapılabilir. Ancak uzlaştırma yalnızca şüpheli açısından değil, müşteki açısından da etkili sonuçlar doğurabilir. Örneğin müşteki, uzlaşmayı kabul ettiğinde bir daha şikayet hakkı kalmaz.
İstanbul’da yürütülen dosyalarda tarafların uzlaşmaya gitmesi, ceza yargılamasının hızla sonlandırılması ve sabıka kaydı oluşmaması gibi ciddi avantajlar sağlayabilir. Ancak uzlaşmanın hangi koşullarda ve hangi içerikle yapılacağı, tarafların hak ve menfaat dengesini doğrudan etkiler. Bu nedenle süreç mutlaka bir uzlaştırma konusunda deneyimli ceza avukatı nezaretinde yürütülmelidir.
Hem HAGB hem de uzlaştırma kararları, ceza yargılamasında stratejik dönüm noktalarıdır. Bir karar verildikten sonra geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, İstanbul’daki ceza mahkemelerinde bu tür tekliflerle karşılaşan kişilerin, sürecin hukuki sonuçlarını anlayacak ve yönlendirecek bir İstanbul ceza avukatı ile hareket etmeleri kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Unutulmamalıdır ki, her teklif edilen HAGB ya da uzlaşma fırsatı, sanık ya da şüpheli lehine olmayabilir. Bu tekliflerin leh ve aleyhindeki yönlerin karşılaştırılması, ancak dosyaya tam vakıf olan, savunma stratejisini önceden kurgulamış bir avukatla mümkündür. Aksi takdirde, kişi hem yasal haklarından feragat eder hem de ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşabilir.
İstanbul’da Ceza Soruşturmalarında En Çok Karşılaşılan Hatalar
İstanbul gibi ceza yargılaması bakımından yoğun bir şehirde, her yıl on binlerce kişi hakkında ceza soruşturması başlatılmakta ve bu süreçte çok sayıda hak ihlali, usul hatası ve savunma eksikliği yaşanmaktadır. Bu hataların büyük kısmı, sürecin ciddiyetinin yeterince kavranmaması veya profesyonel bir ceza avukatı ile çalışılmamasından kaynaklanmaktadır.
En sık karşılaşılan hataların başında, şüphelinin ifade verirken avukatsız hareket etmesi gelir. Özellikle gözaltı sırasında ya da savcılıkta alınan ilk ifadeler, ileride açılabilecek kamu davasının temelini oluşturur. İstanbul’da birçok soruşturma dosyasında, kişiler müdafi talebinde bulunmadan ya da susma hakkını kullanmadan beyan vermekte, bu da aleyhe delil olarak kullanılabilmektedir.
Bir diğer yaygın hata, kolluk kuvvetleri tarafından yöneltilen sorulara hazırlıksız cevap verilmesidir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı birimlerde yapılan sorgulamalarda, kişilere yönlendirici, manipülatif veya eksik bilgiye dayalı sorular yöneltilebilir. Bu tür durumlara hazırlıksız yakalanan şüpheliler, istemeden çelişkili beyanlarda bulunarak hem savcılık hem de mahkeme nezdinde güvenirliklerini zedeleyebilir.
Delil aşamasında ise şüphelilerin sıklıkla yaptığı hata, lehine delil sunmamak ya da bu hakkın varlığından haberdar olmamaktır. Ceza muhakemesinde yalnızca savcılık değil, savunma da delil sunabilir. Ancak pek çok dosyada, lehine kamera kayıtları, tanıklar, yazılı belgeler zamanında sunulmadığı için dikkate alınmamaktadır. İstanbul’daki yoğun mahkeme trafiğinde, delil sunma zamanlaması son derece kritik önemdedir.
Ayrıca, uzlaştırma ve HAGB gibi alternatif çözüm yollarının bilinmemesi ya da yanlış değerlendirilmesi de savunma sürecinde telafisi güç hatalara yol açabilir. Bu seçenekler teklif edildiğinde, sanığın bir ceza almaktan kurtulabileceği düşünülerek kabul etmesi, ileride adli sicil kayıtları, kamu görevine başvuru ya da yurtdışı işlemlerinde sorun yaratabilir. Bu kararların, mutlaka dosyanın bütünü analiz edilerek verilmesi gerekir.
İstanbul’daki ceza yargılamalarında sık yapılan bir diğer hata ise müvekkil ile avukat arasındaki iletişimsizliktir. Özellikle CMK müdafilerinde zaman kısıtı ve dosya yoğunluğu nedeniyle şüpheli dosyasını yeterince tanımadan ifade vermektedir. Oysa etkin bir ceza savunması, dosyanın içeriği kadar, müvekkilin kişisel durumu, sosyal ilişkileri, olayın oluş şekli ve delil bütünlüğüyle birlikte planlanmalıdır.
Son olarak, yargılamaya katılımın yetersiz olması da önemli bir hatadır. Şüpheliler, ifade sürecine dahil olduktan sonra dava açıldığında çoğu zaman duruşmalara avukatsız katılmakta veya savunmalarını eksik sunmaktadır. İstanbul’da iş yükü nedeniyle, mahkemeler eksik savunmaları tamamlamaya çalışmamakta ve hızlı kararlar verebilmektedir. Bu da ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır.
Tüm bu hatalardan kaçınmak, ancak sürece en başından itibaren hâkim olan, delilleri değerlendiren, müdahale eden ve strateji geliştiren bir İstanbul ceza avukatı ile mümkündür. Ceza soruşturması sürecinde yapılacak en küçük hata, özgürlüğü doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle, ceza hukuku alanında uzman bir avukatla birlikte hareket etmek, sadece hakları değil, geleceği de güvence altına almak anlamına gelir.
İstanbul Ceza Avukatı Av. İnanç Eker ile İletişim Kurun
İstanbul’da yürütülen ceza soruşturmaları ve ceza davaları, yalnızca yasal bilgi değil; aynı zamanda stratejik deneyim, yerel uygulama bilgisi ve anlık müdahale gerektiren süreçlerdir. Gözaltı, tutuklama, ifade alma, delil toplama, uzlaştırma, HAGB kararı ya da adli kontrol gibi aşamaların her biri, bireyin özgürlüğünü ve itibarını doğrudan etkiler. Bu nedenle, tüm sürecin deneyimli ve ceza hukuku konusunda uzman bir İstanbul ceza avukatı tarafından yürütülmesi hayati önem taşır.
Avukat İnanç Eker, İstanbul Barosu’na kayıtlı, ceza hukuku alanında yıllara dayanan tecrübesiyle bireylerin temel haklarını kararlılıkla savunan bir ceza avukatıdır. Gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma sürecinde, savunma stratejilerini dosya özelinde şekillendiren Av. Eker, İstanbul’daki yerel yargı pratiklerine tam anlamıyla hakimdir.
Kadıköy merkezli ofisiyle İstanbul Anadolu Yakası’ndaki ceza dosyalarına aktif müdahale sağlayan hukuk bürosu, özellikle gözaltıdan başlayarak mahkeme kararına kadar tüm süreci titizlikle yürütmektedir. Şüpheli veya sanık konumundaki bireylerin karşı karşıya olduğu risklerin farkında olarak hareket eden Av. İnanç Eker, her dosyayı yalnızca hukuki bir vaka olarak değil, aynı zamanda bir insan hakkı meselesi olarak değerlendirmektedir.
Ceza soruşturmasında en doğru adımları atmak, hak kayıplarını önlemek ve adil bir yargılanma hakkını korumak için Avukat İnanç Eker ile doğrudan iletişime geçebilirsiniz.
- Adres: Teknik Yapı Concord, Dumlupınar, Yumurtacı Abdi Bey Cd. Sitesi 2. Etap C Blok Kat 19 Daire 178, 34720 Kadıköy / İstanbul
- Telefon: 0216 514 74 04
- WhatsApp: 0532 245 74 66
- E-Posta: info@inanceker.av.tr
- LinkedIn: linkedin.com/in/inanc-eker
- Google Harita: Konumu Görüntüle
İstanbul ceza avukatı arayışınızda profesyonel, etik ve etkili bir savunma için Av. İnanç Eker ile iletişime geçin. Haklarınızı birlikte savunalım.