Kiraya Verenin İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davası

KİRAYA VERENİN İHTİYAÇ SEBEBİYLE TAHLİYE DAVASI

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde günümüz koşullarında konut ve çatılı işyerlerine olan talebin nüfusun artışı ile birlikte yükselmesi,  konut ve çatılı işyeri arzının ise artan bu talebi karşılayamaması neticesinde satış bedelleri her geçen gün daha fazla yükselmektedir. Satış bedellerinin artmasının sonucu olarak vatandaşın konut ve çatılı işyeri satış bedellerini ödeyecek alım gücünün düşmesi ile her yıl akdedilen konut ve çatılı işyeri kira sözleşmesi sayısı artmaktadır. Akdedilen kira sözleşmesi sayısının yükselmesinin neticesi olarak ev sahipleri (malik) tarafından açılan ihtiyaç sebebiyle tahliye davası sayısı da artış göstermektedir. Özellikle kalabalık şehirlerde açılan ihtiyaç sebebiyle tahliye davalarının artış oranı, barınma ihtiyacının giderek daha zor bir şekilde karşılanmakta oluşunun doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Türk Borçlar Kanununun (TBK) 350. maddesinde konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle sözleşmenin dava yoluyla sona erdirilmesi halleri hüküm altına alınmıştır.. Bu makalede konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya veren (kiralayan) malikin gereksinimi nedeniyle tahliye davası açma hakkı ve yargı kararları ışığında kiraya veren malikin ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açması için gerekli şartlar incelenecektir. Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya veren malikin ihtiyaç sebebiyle tahliyesi, kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle açılacak dava türlerinden biridir.  Konut ve çatılı işyeri kiralarında bildirim yoluyla ve kiraya veren malikin ihtiyaç sebebiyle tahliye davası haricinde diğer dava yoluyla sona erme sebeplerinin incelendiği makalelerimize buradan ulaşabilirsiniz.

Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin kiraya veren malikin gereksinimi sebebiyle açacağı tahliye davası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 350 maddesinin 1. Fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir:

 

1. Kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle

a. Gereksinim, yeniden inşa ve imar

MADDE 350- Kiraya veren, kira sözleşmesini;

1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,

2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise, belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.

 

Konut ve Çatılı İşyeri Kavramı

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ‘konut ve çatılı işyeri’ kavramına yer vermiş ancak bu kavramların niteliğine ilişkin bir düzenleme öngörmemiştir. Buna göre uygulamada ‘konut’ kavramının ne anlama geldiği üzerinde bir fikir birliği oluşmamıştır. İşyeri kavramının ise belirli başka kanunlarda tanımı yapılmıştır. Doktrinde bir yapının konut ve çatılı işyeri vasfına sahip olabilmesi için muhakkak taşınmaz yapı olması gerektiğine ilişkin görüşlerin mevcut olsa da baskın görüş; taşınır vasfına sahip kulübe, büfe, baraka ve benzeri yapıların da konut ve çatılı işyeri olarak nitelendirilebileceği görüşüdür.

Konut kavramını, kişiyi dış etkenlerden koruyan, kişinin barınmak, yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamak amacına özgülediği mekan olarak nitelendirmek mümkündür. Bir yapının konut olarak nitelendirilebilmesi için gerekli öncelikli husus, yapının sözleşme ile öngörülen kullanım amacıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun yürürlüğü girmesi ile mülga hale gelen 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunda bir konutun konut vasfına sahip olabilmesi için muhakkak çatılı olması gerektiği belirtilmişse de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, yalnızca işyeri kavramı açısından çatılı olma şartını öngörmüş, konut kavramı açısından çatılı olma şartını öngörmemiştir.

Kişinin ticari, sınai nitelikteki ekonomik faaliyetlerinin yürütüldüğü veya mesleğinin icrasının gerçekleştirildiği yere işyeri denir. Ancak bir yapının 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda belirtilen ‘’çatılı işyeri’’ niteliğine sahip olabilmesi için muhakkak söz konusu işyerinin çatılı olması gerektiği kanunda açıkça düzenlenmiştir. Çatısız olan işyerlerine ilişkin yapılan kira sözleşmelerinde Türk Borçlar Kanununda kira sözleşmesine ilişkin düzenlenen genel hükümler uygulama alanı bulacaktır.

 

Konut ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinin Uygulama Alanı

Bir kira sözleşmesinin ‘’konut ve çatılı işyeri kirası’’ olarak nitelendirilebilmesi için kira sözleşmesinin süjesinin konut veya çatılı işyeri olması gerekmektedir. Konut ve çatılı işyeri kirasına ilişkin hükmler, konut ve çatılı işyeri ile birlikte kullanımı kiracıya bırakılan eşyalar hakkında da uygulanacaktır.  ‘’6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 299- 338. Madde hükümleri, adi kira sözleşmesinin tanımı, unsurları, kira süresi, kiraya verenin ve kiracının borçları ve benzeri genel hükümleri ihtiva eder. Genel hükümler içerisinde adi kira sözleşmeleri açısından düzenlenen sözleşmenin sona ermesine ilişkin hükümler, konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerine ilişkin düzenlenen sözleşmenin sona ermesine ilişkin hükümler ile aykırı olmamak koşulu ile konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerinde de uygulanacaktır. Ayrıca Türk Borçlar Kanununun kira sözleşmesine ilişkin genel hükümler ile konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin düzenlediği özel hükümlerin mevcudiyeti neticesinde konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin kanunda özel bir düzenlemenin bulunmadığı hallerde konut ve çatılı işyeri kiralarına, kira sözleşmesine ilişkin genel hükümlerin uygulanması söz konusu olacaktır. Aksi halde konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin Türk Borçlar Kanununun 339- 356. Maddesi hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

 

Konut ve Çatılı İşyeri Kirasının Sona Erme Halleri

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda konut ve çatılı işyeri kirası sözleşmelerinin sona erme halleri tek tek sayılmıştır. Kanun, sözleşmenin sona erme hallerini iki üst başlık olarak ayırmıştır. Buna göre konut ve çatılı işyeri kira sözleşmesinin ‘’bildirim yolu ile’’ ve ‘’dava yolu ile’’ olmak üzere iki farklı surette sona erdirileceği kanunda belirtilmiştir.

 

1. Bildirim Yolu İle Sona Erme

Bildirim yolu ile sona erme ise üç farklı şekilde yapılabilecektir.

a) Belirli süreli kira sözleşmesinin kiracı tarafından bildirim yoluyla sona erdirilmesi

b) Belirli süreli kira sözleşmesinin kiraya veren tarafından bildirim yoluyla sona erdirilmesi

c) belirsiz süreli kira sözleşmesinin bildirim yoluyla sona erdirilmesi

Bu makalede konut ve çatılı işyeri kirasının bildirim yolu ile sona erme halleri detaylıca incelenmeyecektir. Konut ve Çatılı işyeri kiralarının bildirim yoluyla sona ermesine ilişkin makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

 

2. Dava Yolu İle Sona Erme

a) Kiracıdan Kaynaklanan Sebeplerle Dava Yolu İle Sona Erme

I. Yazılı Tahliye Taahhüdü

II. İki Haklı İhtar

III. Kiracının veya Birlikte Yaşadığı Eşinin Aynı İlçe veya Belediye Sınırları İçerisinde Oturmaya Elverişli Bir Konutunun Olması

 

b) Kiraya Verenden Kaynaklanan Sebeplerle Dava Yolu İle Sona Erme

I. Kiraya verenin ihtiyacı

II. Yeniden inşa ve imar

III. Yeni malikin ihtiyacı

 

Bu makalede konut ve çatılı işyeri kirasının dava yolu ile sona erme hallerinden yalnızca kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle dava yolu ile sona erme şekillerinden ‘’kiraya verenin ihtiyacı sebebiyle tahliye davası’’ konusu incelenecektir. Kiraya verenin ihtiyacı sebebiyle tahliye davasından bahsedebilmek için öncelikle ihtiyaç kavramının incelenmesi gerekmektedir. Aşağıda kiraya verenin ihtiyacı sebebiyle tahliyenin gerçekleşmesi için gerekli şartlar incelenecektir. Konut ve Çatılı işyeri kiralarının dava yoluyla sona ermesine ilişkin diğer makalelerimize buradan ulaşabilirsiniz.

 

Kiraya Verenin İhtiyacı Sebebiyle Tahliyenin Şartları

1. İhtiyacın Gerçek, Zorunlu ve Samimi Olması

Konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerinde kiracının kiralanandan tahliyesine yönelik talebin esası olan ‘’konut ve işyeri ihtiyacı sebebiyle kullanma zorunluluğunun’’ gerçek ve samimi olması gerekir. Bu nedenle kiraya verenin açacağı ihtiyaç sebebiyle tahliye davasında hakim, konut ve işyeri ihtiyacı sebebiyle kullanma zorunluluğunun mevcudiyetini ve samimi olup olmadığını titizlikle inceleyecektir.  Söz konusu ihtiyacın mevcut olup olmadığının tespitinde hakim kullanma zorunluluğunu tespit ederken takdir yetkisini kullanacaktır. Zira burada kanun bilinçli bir hüküm içi boşluk bırakarak hangi durumların konut ve işyeri ihtiyacı sebebiyle kullanma zorunluluğu oluşturduğunun tespitini hakimin takdir yetkisine bırakmıştır. Söz konusu ihtiyacın mevcudiyetini, ihtiyacın zaruriyetini ve samimiyetini ise, ihtiyacın mevcut olduğunu iddia eden kiraya veren ispat etmek ile mükelleftir. Kiracı, ihtiyaç iddiasının gerçek, zorunlu veya samimi olmadığını dayanacağı her türlü delil ile ispat edebilecektir. Kiraya verenin ispat ile mükellef olduğu bu ihtiyaç, kendisi, eşi, kiraya verenin alt ve üst soyu ile kiraya verenin kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri ihtiyacı nedeni ile kira sözleşmesi konusu kiralananın kullanım zorunluluğu ihtiyacıdır.  Kiraya verenin ihtiyacı sebebiyle tahliye davasını açacak olan kişi hem konut ve çatılı işyeri kirası sözleşmesi konusu yapının maliki, hem de söz konusu kira sözleşmesinin kiraya vereni sıfatına sahip olmalıdır. Kiraya verenin altsoyu: kiraya verenin çocukları, torunları ve devamıdır. Kiraya verenin üst soyu ise kiraya verenin annesi, babası, dedeleri, anneannesi ve babaannesi ve devamıdır.

 

2. İhtiyacın Gerçekleşmiş Olması ve Devam Etmesi

Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiralayanın ihtiyacı sebebiyle tahliyenin gerçekleşebilmesi için kiralayanın gerçek, zorunlu ve samimi bir konut veya çatılı işyeri ihtiyacının mevcut olması yeterli değildir. Ayrıca bu ihtiyacın gerçekleşmiş ve devam ediyor olması gerekmektedir. Uygulamada ihtiyacın gelecekte gerçekleşeceğinin kesin olduğu ve bu durumun ispat edildiği durumlarda da ihtiyacın gerçekleştiği kabul edilmektedir. Bu duruma bir kişinin babasının kira sözleşmesi konusu şehre ileri bir tarihte göreve başlamak üzere memur olarak atanması durumunda ihtiyacın gerçekleşmiş olduğu kabul edilir. Gerçekleşmemiş veya gerçekleşmesi kesin olmayan durumlar ihtiyaç kapsamında değerlendirilemeyecektir.

İhtiyacın salt gerçekleşmesi yeterli olmayıp, gerçekleşen ihtiyacın devamlılık arz etmesi de gerekmektedir. Uygulamada ihtiyacın devam etmesinden anlaşılan ihtiyacın sürekli olarak mevcut olma şartı değil, en azından belirli bir süre için mevcut olması durumudur.  

İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Yargıtay, 6. HD, 01.10.2015 tarih ve E. 2015/7043, K. 2015/7734 sayılı kararı.

 

3. Hak Düşürücü Süre İçerisinde Tahliye Davasının Açılması

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile kiraya verenin ihtiyacı sebebiyle tahliye davası açma hak düşürücü süreleri düzenlenmiştir. Kanun burada tahliye talebinde bulunulan konut veya çatılı işyerine ilişkin yapılan kira sözleşmesinin belirli süreli veya belirsiz süreli olmasına istinaden ikili bir ayrım gözetmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Türk Borçlar Kanununun 347. maddesnin ‘’Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır.’’ hükmü uyarınca belirli süreli olarak akdedilen konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerinin kiracı tarafından feshedilmeyerek kanunen bir yıl uzamış sayıldığı durumlarda, mevcut konut ve çatılı işyeri kira sözleşmesi halen belirli süreli bir kira sözleşmesi olarak kabul edilecektir. Uzayan kira sözleşmesine istinaden açılacak kiraya verenin ihtiyacı sebebiyle tahliye davasına ilişkin hak düşürcü süre, belirli süreli kira sözleşmelerine istinaden belirtilen hak düşürücü süre içerisinde açılabilecektir.

 

3.a) Belirli Süreli Kira Sözleşmelerinde Dava Açma Hak Düşürücü Süresi

Kiraya veren, konut veya çatılı işyeri ihtiyacı sebebiyle tahliye davasını belirli süreli kira sözleşmelerinde kira süresinin sonundan başlayarak bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açmak zorundadır. Bu sürelere uyulmadan açılacak davalarda davalı tarafından süre itirazında bulunulmamış olsa dahi mahkeme süreyi re’sen gözeterek davanın reddine karar verecektir. Kiraya veren tarafından açılacak konut ve çatılı işyerinin ihtiyaç sebebiyle tahliyesi davasında herhangi bir ihtarname gönderim zorunluluğu veya şartı mevcut değildir. Ancak kiraya veren en geç davanın açılması gereken hak düşürücü süre içerisinde tahliye davası açacağını kiracıya yazılı olarak bildirirse, ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açabilmesi için gereken hak düşürücü süre bir kira yılı için uzamış sayılacaktır.

 

3.b) Belirsiz Süreli Kira Sözleşmelerinde Dava Açma Hak Düşürücü Süresi

Kiraya veren, konut veya çatılı işyeri ihtiyacı sebebiyle tahliye davasını belirsiz süreli kira sözleşmelerinde kira sözleşmesine ilişkin genel hükümlerde öngörülen fesih dönemi ve fesih bildirimi sürelerine uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açmak zorundadır. Buna göre belirsiz süreli kira sözleşmelerinde dava açma hak düşrücü süresi 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 329. Maddesi hükmünde belirlenmiştir. TBK 329: “Taraflardan her biri, bir taşınmaza veya taşınır bir yapıya ilişkin kira sözleşmesini yerel âdette belirlenen kira döneminin sonu için veya böyle bir âdetin bulunmaması durumunda, altı aylık kira döneminin sonu için, üç aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir” hükmünü havidir. Buna göre belirsiz süreli konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerinde kiraya veren, kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden itibaren her altı aylık dönem için, en geç üç ay önceden bildirimde bulunmak koşulu ile, altı aylık kira döneminin sonundan itibaren bir ay içerisinde ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açabilecektir. Bu sürelere uyulmadan açılacak davalarda davalı tarafından süre itirazında bulunulmamış olsa dahi mahkeme süreyi re’sen gözeterek davanın reddine karar verecektir. Kiraya verenin en geç davanın açılması gereken hak düşürücü süre içerisinde tahliye davası açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmesi durumunda, ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açabilmesi için gereken hak düşürücü sürenin bir kira yılı için uzamış sayılacağı hükmü belirsiz kira sözleşmeleri için de geçerlidir.

 

4. Kiraya Verenin İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davasında Dava Şartı Arabuluculuk

05.04.2023 tarihli 7445 sayılı İcra ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 37. Maddesinin 01/09/2023 tarihinde yürürlüğe girmesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde kanuna eklenmiştir.

 “Bazı uyuşmazlıklarda dava şartı olarak arabuluculuk

MADDE 18/B- (1) Aşağıdaki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır:

a) Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar…’’

7445 sayılı kanun ile getirilen yukarıda belirtilen değişiklik ile birlikte ülkemizde 01/09/2023 tarihinden itibaren kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan tüm uyuşmazlıklar zorunlu arabuluculuk kapsamına dahil edilmiştir. Buna göre makalemiz konusu kiraya verenin ihtiyaç sebebiyle tahliye davasının açılabilmesi için zorunlu arabuluculuk sürecine başvurulması, arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlanması durumunda hak düşürücü süreler de gözetilerek davanın açılması gerekmektedir. Arabuluculuk süreci yürütülmeksizin ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açılması durumunda, açılan bu dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilecektir. Zorunlu arabuluculuk süreci hak düşürücü sürelerin işlemesini durduracaktır. Avukat Uzman Arabulucu İnanç EKER Hukuk Bürosu, ihtiyaç sebebiyle tahliye davalarında tarafların hak kaybına uğramaması açısından ihtiyaç sebebiyle tahliye davası konusunda uzman bir avukattan destek alınmasını tavsiye etmektedir.

 

Konut Ve Çatılı İşyerinin Kiraya Verenin İhtiyacı Sebebiyle Tahliyesi Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

1. Görevli Mahkeme

Görev, Medeni Usul Hukukuna göre bir uyuşmazlığın konusu ve taraflarına göre davanın hangi yargı mercii tarafından görüleceğini ifade eder. Medeni Usul Hukukunun temelini oluşturan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 4. Maddesinin a bendi uyarınca: “Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar sulh hukuk mahkemeleri görürler.’’ Buna göre kiracının tahliyesine ilişkin her davada görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemeleri olacaktır. Buna göre konut ve çatılı işyeri kiralarından kaynaklanan kiraya verenin ihtiyacı nedeniyle açılacak tahliye davalarında da görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemeleridir.

 

2. Yetkili Mahkeme

Yetki, bir davanın yer bakımından hangi yer mahkemesinde görüleceğini ifade eder. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. Maddesi genel yetki kuralını düzenlemiştir. Buna göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında açılacak davalarda ise genel yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki mutat meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir. Buna göre genel yetki kuralları çerçevesinde ihtiyaç sebebiyle tahliye davalarında yetkili mahkeme davalının yani kiracının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.

Kiralananın ihtiyaç sebebiyle tahliyesi davası, kira sözleşmesinden doğan bir dava niteliğinde olduğundan kira bedelinin bir miktar para olarak kararlaştırılmış olduğu sözleşmelerde Hukuk Muhakemeleri Kanununun ‘’Sözleşmeden Doğan Davalarda Yetki başlıklı 10. maddesinin; Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.’’ hükmü uyarınca kiralayanın yerleşim yeri Mahkemesinde de açılabilecektir. Zira bu durumda para borçlarının, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilmesi gerektiğinden, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 10 uyarınca kiralayanın yerleşim yeri mahkemesi de bu durumda yetkili mahkeme olacaktır.

İhtiyaç sebebiyle tahliye davası devam ederken, bu davaya karşı açılan karşı davada yetkili mahkeme, asıl davaya bakan yer mahkemesi olacaktır.

Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiralayanın ihtiyacı sebebiyle tahliye davası, dava konusu taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde de açılabilir.

 

İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davası Avukatı

Kadıköy İstanbul’da bulunan Avukat Uzman Arabulucu İnanç EKER Hukuk Bürosu olarak hazırladığımız bu makalede kiraya verenin ihtiyaç sebebiyle tahliye davası konusu incelenmiştir. Avukat Uzman Arabulucu İnanç EKER Hukuk Bürosu ve ihtiyaç sebebiyle tahliye davası avukatı olarak müvekkillerimize ihtiyaç sebebiyle tahliye davası konusunda hukuki destek sağlamaktayız. Kira sözleşmesinden doğan hukuki ihtilaflar neticesinde hak kaybına uğranmaması için alanında uzman ihtiyaç sebebiyle tahliye davası avukatı ile çalışılması gerekmektedir.

 

İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davası Avukatı İstanbul Ekibimiz İletişim

İstanbul ilinde faaliyet gösteren Avukat Uzman Arabulucu İnanç EKER Hukuk Bürosu’na ve ihtiyaç sebebiyle tahliye davası avukatı İstanbul çalışma ekibimize iletişim sayfasından ulaşabilirsiniz.

Merhaba. Telefon Yardım Hattımıza Hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabiliriz?
Merhaba. Bize haritadan kolayca ulaşabilirsiniz.