Yurt Dışında Yapılan Evlilik Türkiye’de Geçerli midir?
1. Bölüm – Giriş ve Genel Hukuki Çerçeve
Günümüzde Türk vatandaşlarının yabancı ülkelerde gerçekleştirdikleri evlenmelerin sayısının artmasıyla birlikte, bu evliliklerin Türkiye Cumhuriyeti nezdinde geçerliliği ve nüfus kayıtlarına işlenme usulü ciddi bir hukuki önem taşımaktadır. Zira, yurt dışında yapılan bir evlilik, her ne kadar o ülke hukukuna göre geçerli olarak tesis edilmiş olsa da, Türk hukuk sistemi açısından kendiliğinden hüküm ve sonuç doğurmaz. Bu evliliğin Türkiye’de geçerli sayılabilmesi için ilgili mevzuat uyarınca belirlenmiş bildirim ve tescil prosedürünün eksiksiz şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesi, Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 33. maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; Türk vatandaşlarının yurt dışında gerçekleştirdikleri evlenmelerin, Türkiye’de ancak nüfus idaresine veya dış temsilciliğe yapılan bildirim üzerine geçerli sayılacağı, aksi halde bu evliliğin Türk hukukunda herhangi bir hüküm doğurmayacağı açıktır. Bu hükümlerin ortak amacı, kişisel hâl değişikliklerinin merkezi nüfus sistemine doğru şekilde işlenmesi ve hukuki güvenliğin sağlanmasıdır.
1.1. Kişisel Hâl Değişikliklerinde Tescilin Hukuki Önemi
Türk Medeni Kanunu m.27 uyarınca, evlenme, boşanma, ölüm gibi kişisel hâl değişikliklerinin Türkiye’de hüküm ifade edebilmesi, bu değişikliklerin nüfus kütüğüne işlenmiş olmasına bağlıdır. Yurt dışında yapılan bir evlenme, yabancı ülke hukukuna uygun olarak kurulmuş olsa dahi, bu durum Türkiye’de bireyin medeni hâlinde herhangi bir değişiklik yaratmaz. Başka bir ifadeyle, kişi yabancı bir ülkede evlendiğinde, bildirim yapılmadıkça Türkiye’de hâlâ “bekâr” görünür.
Bu durum, ilerleyen süreçte ikinci bir evlilik teşebbüsünde bulunulması halinde ikinci evliliğin mutlak butlanı (kesin hükümsüzlüğü) sonucunu doğurur. Zira kişi hâlâ bekâr görünmesine rağmen fiilen evli olduğundan, Türkiye’de yeniden evlenmesi Türk Medeni Kanunu m.145 kapsamında “önceki evlilik sona ermeden yapılan ikinci evlilik” niteliği taşır ve geçersiz sayılır. İşbu hususun tek istisnası yabancı ülkede evlenen kişinin ilk evliliğin mevcudiyetini bilmemesi ve bilmesinin kendisinden beklenmemesi durumudur. Bu durumda ilk evliliğin ölüm, iptal veya boşanma kararı ile sona sona ermiş olması durumunda yapılmış olan ikinci evlilik hukuken geçerliliğini koruyacaktır.
1.2. Uygulamada Sık Karşılaşılan Sorunlar
Uygulamada, yurt dışında evlenen Türk vatandaşlarının önemli bir bölümü evliliklerini Türkiye’ye bildirmedikleri için çeşitli idari ve hukuki sorunlarla karşılaşmaktadır. En yaygın örnek, kişinin Türkiye’de yeniden evlenmek istemesi veya miras paylaşımı, soyadı, mal rejimi tasfiyesi gibi işlemlerde hâl durumunun yanlış görünmesidir. Bildirim yapılmadığında, MERNİS kayıtlarında kişi hâlâ “bekâr” olarak gözüktüğünden, yeni yapılan evlilikler veya mal paylaşımı işlemleri hükümsüz hâle gelebilmektedir.
Bu nedenle yurt dışında evlenen Türk vatandaşlarının, evliliklerinin Türkiye’de geçerli olabilmesi ve ileride doğabilecek hukuki risklerin önlenebilmesi amacıyla, konsolosluk veya nüfus müdürlüğü aracılığıyla evlilik bildirimi yapmaları zorunludur. Aksi halde kişi, Türk hukuk sistemi bakımından evli sayılmadığı için, yaptığı tüm fiiller ve işlemler bakımından hatalı kayıt ve hukuki karmaşa riski taşır.
1.3. Bildirimin Hukuki Niteliği
Bildirim işlemi, evliliğin geçerliliğini kurucu nitelikte etkilemez; evlilik, yapıldığı ülke hukukuna uygun olarak tesis edildiği anda geçerlidir. Ancak bu evliliğin Türkiye’de sonuç doğurabilmesi ve resmi olarak tanınabilmesi için açıklayıcı (tamamlayıcı) nitelikte tescil işlemi zorunludur. Başka bir ifadeyle, tescil edilmemiş bir evlilik, Türkiye bakımından fiilî bir durum oluşturur fakat hukuki bir statü doğurmaz.
Nitekim Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere; yurt dışında yapılan evlenmenin Türkiye’de hüküm ifade edebilmesi, ancak yetkili nüfus idaresine veya dış temsilciliğe süresinde bildirim yapılmasıyla mümkündür. Bildirimsiz evlilik, tescil edilmediği sürece Türk hukukunda yok hükmündedir.
1.4. Sonuç
Yurt dışında yapılan bir evlilik, yapıldığı ülke hukukuna uygun şekilde kurulmuş olsa dahi, Türkiye’de geçerli sayılabilmesi için mutlaka bildirim ve tescil işleminin tamamlanması gerekir. Aksi durumda kişi, Türk hukukunda hâlen bekâr kabul edilir; bu da hem evlenme ehliyeti, hem miras hakları, hem de mal rejimi bakımından ciddi sonuçlar doğurur. Bu nedenle evliliğin doğru, eksiksiz ve zamanında bildirilmesi, sadece idari bir zorunluluk değil, aynı zamanda hukuki güvenliğin sağlanması bakımından elzemdir.
2. Bölüm – Hukuki Dayanak: Türk Mevzuatında Bildirim Zorunluluğu
Yurt dışında gerçekleştirilen evlenmelerin Türkiye’de geçerli sayılabilmesi, doğrudan kanuni düzenlemelere dayanır. Bu çerçevede, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesi ile Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 33. maddesi uyarınca, Türk vatandaşlarının yabancı bir ülkede gerçekleştirdikleri evlenmelerin Türkiye’de hüküm ve sonuç doğurabilmesi için, söz konusu evliliklerin yetkili makamlara bildirilmesi ve nüfus kayıtlarına işlenmesi zorunludur.
Anılan hükümlere göre; doğum, ölüm, evlenme ve boşanma gibi kişisel hâl değişiklikleri, ilgililerin veya yasal temsilcilerinin beyanı üzerine dış temsilcilikler aracılığıyla nüfus kayıtlarına işlenir. Bu düzenleme, yalnızca idari bir formalite değil; kişisel hâl değişikliklerinin Türkiye’de hukuki geçerlilik kazanması için zorunlu bir unsurdur. Bildirim yapılmadığı sürece evlilik, Türkiye bakımından geçerli bir statü oluşturmaz.
2.1. Türk Medeni Kanunu Bakımından Tescilin Önemi
Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca, kişisel hâl değişikliklerinin hüküm ifade etmesi, bu değişikliklerin nüfus kütüğüne işlenmesine bağlıdır. Dolayısıyla, yabancı bir ülkede evlenmiş olmak, tek başına Türk hukukunda medeni hâli değiştirmez. Kişi, fiilen evli olsa dahi Türkiye Cumhuriyeti nüfus kayıtlarında bekâr olarak görünmeye devam eder. Bu nedenle tescil işlemi, evliliğin geçerliliğini kuran değil, onun Türkiye’de hukuki sonuç doğurmasını sağlayan tamamlayıcı bir işlem niteliğindedir.
2.2. Bildirim Yükümlülüğünün Niteliği ve Yargı Uygulaması
Bildirim yükümlülüğü, Türk hukukunda evliliğin tanınması için vazgeçilmezdir. Bu yükümlülük yerine getirilmediği sürece, evlilik Türk hukuk düzeninde sonuç doğurmaz. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, yabancı ülkede gerçekleştirilen evlenme, o ülke hukukuna göre geçerli biçimde yapılmış olsa dahi, Türkiye’de ancak ilgili nüfus idaresine bildirilmesi hâlinde hüküm ifade eder. Bildirimin yapılmaması durumunda kişi hâlâ “bekâr” kabul edilir ve bu kayıtlar, evlenme ehliyeti ile miras ve mal rejimi haklarının kullanımında doğrudan etki doğurur.
2.3. Yönetmelik ve Süre Düzeni
Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 33. maddesi, yurt dışında yapılan evlenmelerin dış temsilciliklere veya Türkiye’deki nüfus müdürlüklerine en geç otuz gün içinde bildirilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Geç bildirim hâlinde uygulanabilecek idari para cezası, yalnızca idari niteliktedir ve evliliğin geçerliliğini etkilemez. Ancak, uzun süre bildirilmeyen evlilikler, özellikle ikinci evlilik, miras paylaşımı veya soyadı işlemlerinde hukuki karışıklıklara yol açabilmektedir.
2.4. Kamu Düzeni Denetimi
Bildirim yapılmış olsa dahi, evlenmenin Türk kamu düzenine aykırı olması hâlinde bu evlilik Türkiye’de tanınmaz. Çok eşlilik, yaş sınırı ihlali veya hısımlar arasında yapılan evlilik gibi durumlar buna örnektir. Bu hâllerde, nüfus idaresi bildirimi reddeder ve kayıt oluşturmaz. Dolayısıyla, bildirim prosedürü yalnızca teknik değil, aynı zamanda kamu düzeni denetimi işlevi taşımaktadır.
2.5. Sonuç
Sonuç olarak, Türk hukuk sisteminde yurt dışında yapılan bir evliliğin geçerli sayılabilmesi ve hüküm doğurabilmesi, hem evlenmenin yapıldığı ülke hukukuna uygun olarak gerçekleştirilmesine, hem de yetkili Türk makamlarına bildirilerek nüfus kütüğüne tescil edilmesine bağlıdır. Bildirim yapılmadığı sürece, evlilik Türkiye bakımından yalnızca fiili bir birliktelik olarak kalır ve kişisel hâl üzerinde değişiklik yaratmaz.
3. Bölüm – Yurt Dışında Yapılan Evliliğin Geçerli Sayılabilmesi İçin Şartlar
Türk vatandaşlarının yurt dışında gerçekleştirdikleri evlenmelerin Türkiye’de geçerli sayılabilmesi için, evliliğin hem şekil hem de esas bakımından Türk hukukunun aradığı koşulları sağlaması gerekir. Evliliğin yapıldığı ülke hukukuna göre geçerli biçimde kurulmuş olması yeterli olmayıp, aynı zamanda Türk kamu düzenine ve Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen evlenme hükümlerine de uygun olması zorunludur.
3.1. Şekil Bakımından Geçerlilik (Lex Loci Celebrationis İlkesi)
Uluslararası özel hukukta benimsenen lex loci celebrationis ilkesi uyarınca, evlenmenin şekli, evlenmenin yapıldığı ülke hukukuna tâbidir. Yani, Türk vatandaşlarının yabancı bir ülkede evlenmelerinin geçerli sayılabilmesi için, o ülkenin hukukuna göre yetkili makam önünde ve kanuna uygun şekilde evlenmiş olmaları gerekir.
Buna göre, evlenmenin yapıldığı ülke hukukuna uygun biçimde yürütülmemiş bir merasim, örneğin yalnızca dini törenle veya yetkisiz kişi önünde yapılan evlenmeler, Türkiye’de de geçerli sayılmaz. Yargıtay uygulamasında da, şekil şartlarına uyulmayan evlenmelerin Türkiye’de tanınmayacağı yönünde istikrarlı bir görüş benimsenmiştir.
3.2. Esas Bakımından Geçerlilik (Türk Hukukuna Uygunluk)
Şekil şartının sağlanması tek başına yeterli değildir. Evliliğin esas unsurları, tarafların millî hukukuna tabidir. Türk vatandaşları açısından bu, Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen evlenme engellerine uyulması anlamına gelir. Bu bağlamda;
- Tarafların on yedi yaşını doldurmuş olması (TMK m.124),
- Taraflar arasında yakın hısımlık bulunmaması (TMK m.129),
- Taraflardan birinin hâlen evli olmaması (TMK m.145),
- Evlenmenin serbest iradeye dayanması (TMK m.149),
- Tarafların ayırt etme gücüne sahip olması (TMK m.125)
gibi esas koşulların tamamı sağlanmalıdır. Bu şartlardan herhangi birinin ihlali hâlinde, evlenme Türkiye’de geçerli sayılmaz. Özellikle çok eşlilik veya hısımlar arasında evlilik gibi hâller, kamu düzenine açıkça aykırıdır ve tescil edilmez.
3.3. Kamu Düzeni Sınırlaması
MÖHUK’un 5. maddesi uyarınca, yabancı hukukun uygulanması Türk kamu düzenine açıkça aykırı sonuçlar doğuruyorsa, o hukuk uygulanmaz ve Türk hukuku devreye girer. Bu nedenle, yabancı ülkede geçerli olan ancak Türk kamu düzenine aykırı bir evlilik, örneğin reşit olmayanların evliliği veya çok eşlilik, Türkiye’de tanınmaz. Bildirim yapılmış olsa dahi, nüfus idaresi bu evliliği kayda almaz.
3.4. Yargıtay’ın Görüşü ve Doktrinsel Değerlendirme
Yargıtay uygulamasında genel kabul gören görüşe göre, yurt dışında yapılan bir evlenmenin Türkiye’de geçerli olabilmesi için, evlenmenin yapıldığı ülke hukukuna göre şeklen geçerli olması ve Türk hukukuna göre esas bakımından uygunluk taşıması gerekir. Bu ilke, hem milletlerarası özel hukuk kuralları hem de Türk Medeni Kanunu’nun emredici hükümleriyle uyum içindedir.
Doktrinde ise “çifte uygunluk ilkesi” benimsenmiştir. Buna göre, evlenme hem şekil bakımından yapıldığı ülke hukukuna, hem de esas bakımından tarafların millî hukukuna uygun olmalıdır. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi, evliliğin Türkiye’de tanınması ve nüfus kayıtlarına tescili için zorunludur.
3.5. Sonuç
Sonuç olarak, yurt dışında yapılan bir evlilik, yalnızca yabancı ülke hukukuna uygun biçimde yapılmış olmakla geçerli sayılmaz. Evliliğin Türkiye’de hüküm doğurabilmesi için, Türk Medeni Kanunu hükümlerine, kamu düzenine ve bildirime ilişkin idari prosedürlere uygunluk birlikte aranır. Bu nedenle, evlenme öncesinde her iki hukuk sisteminin koşullarının titizlikle araştırılması, ileride tanıma veya tescil sürecinde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların önlenmesi açısından son derece önemlidir.
4. Bölüm – Konsolosluk Üzerinden Evlilik Bildirimi Usulü
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının, yabancı bir ülkede gerçekleştirdikleri evlenmenin Türkiye’de geçerli sayılması ve nüfus kayıtlarına işlenmesi için en pratik yol, Türk Konsolosluğu veya Büyükelçiliği aracılığıyla yapılan evlilik bildirimi işlemidir. Konsolosluklar, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Dış Temsilcilikler Yönetmeliği gereğince, “nüfus idaresi adına işlem yapmaya yetkili dış temsilcilikler” statüsündedir. Bu sebeple, konsolosluk bildirimi doğrudan Türkiye Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne (NVİGM) iletilir ve kayıt işlemi MERNİS sisteminde tamamlanır.
4.1. Başvuru Hakkına Sahip Olanlar
Konsolosluk aracılığıyla evlilik bildirimi, evlenen taraflardan herhangi biri veya her ikisi tarafından yapılabilir. Başvuru şahsen yapılabileceği gibi, zorunlu hallerde noter onaylı vekâletname ile temsil yoluyla da gerçekleştirilebilir. Ancak uygulamada, evlenen tarafların bizzat başvurusu esastır. Taraflardan yalnızca biri başvuracaksa, diğer eşe ilişkin kimlik bilgileri ve evlilik belgesindeki kayıtlarla tam uyum sağlanmalıdır.
4.2. Konsoloslukta Bildirim İçin Gerekli Belgeler
Konsolosluk bildirimi sırasında ibraz edilmesi gereken belgeler, ilgili ülkenin mevzuatına göre değişiklik gösterebilmekle birlikte, genel olarak aşağıdaki belgelerdir:
- Yabancı evlilik belgesi (Marriage Certificate) – aslı veya resmî sureti,
- Apostil şerhi – belgeyi düzenleyen ülke Lahey Sözleşmesi’ne tarafsa zorunludur,
- Yeminli tercüme ve noter onayı – belge Türkçeye çevrilmelidir,
- Tarafların kimlik veya pasaport örnekleri,
- Varsa yerel makam onayı veya evlenme cüzdanı sureti,
- Doldurulmuş evlilik bildirim formu (konsolosluk tarafından temin edilir).
Belgelerin eksiksiz ve usulüne uygun biçimde hazırlanması önemlidir. Apostil şerhi bulunmayan veya tercümesi yapılmamış belgeler, NVİGM tarafından iade edilmekte ve tescil işlemi gecikmektedir. Bu nedenle, başvuru öncesi belgelerin doğruluğu mutlaka kontrol edilmelidir.
4.3. Başvuru ve İnceleme Süreci
Başvuru sırasında konsolosluk görevlisi, evlilik belgesinin geçerliliğini ve tarafların kimlik bilgilerini kontrol eder. Belgelerde herhangi bir çelişki bulunmaması hâlinde, evlenme bildirimi formu düzenlenir ve tarafların beyanı alınır. Ardından evlilik olayı elektronik ortamda Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne iletilir. Bu işlem, konsolosluk tarafından yapılan bir “ön tescil” niteliğindedir. Belgelerin uygun bulunması hâlinde, Türkiye’deki nüfus kütüğünde kişinin medeni hâli “evli” olarak güncellenir.
İşlemin tamamlanma süresi, belgelerin eksiksiz olması hâlinde ortalama 2 ila 4 hafta arasındadır. Ancak belgelerde tutarsızlık, çeviri hatası veya apostil eksikliği tespit edilirse, NVİGM ek belge talep edebilir. Bu durumda süreç uzar ve evlilik Türkiye kayıtlarında gecikmeli olarak görünür.
4.4. Belgelerin Doğruluk Denetimi
Konsolosluk, bildirimi yalnızca belge ve kimlik doğrulaması yaparak kabul eder; evliliğin Türk kamu düzenine uygunluğunu ise nihai olarak NVİGM değerlendirir. Bu aşamada, evlenme belgesinde çok eşlilik, yaş sınırı ihlali, akrabalık ilişkisi veya sahte belge şüphesi bulunması hâlinde bildirim geçici olarak askıya alınır ve Türkiye’den teyit istenir. Gerekirse ilgili belgeler, noterlik kanalıyla yeniden tasdik edilir.
4.5. Konsolosluk Bildiriminin Hukuki Sonuçları
Konsolosluk bildirimi yapıldığında, evlenme olayı Türkiye’de hukuki sonuç doğurur. Kişinin medeni hâli “bekâr”dan “evli”ye dönüşür, kimlik ve MERNİS kayıtları buna göre güncellenir. Bu işlemle birlikte, evliliğe bağlı olarak soyadı değişikliği, vatandaşlık statüsü, mal rejimi ve miras hakları bakımından Türkiye’de hüküm doğar.
Bildirimin yapılmaması hâlinde ise, kişi Türkiye’de bekâr görünmeye devam eder. Bu durumda yapılacak ikinci bir evlilik girişimi, Türk Medeni Kanunu m.145 uyarınca mutlak butlanla hükümsüz kabul edilir. Ayrıca, nüfus kayıtlarındaki yanlış bilgi nedeniyle miras, velayet ve sosyal güvenlik işlemleri de hatalı yürütülür. Dolayısıyla, konsolosluk bildirimi yalnızca idari bir zorunluluk değil, aynı zamanda kişisel hâlin hukuki güvenliğini sağlayan temel işlemdir.
4.6. Yargı ve Uygulama Görüşü
Yargıtay uygulamasında, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının evlenmelerinin Türkiye’de geçerli sayılabilmesi için “konsolosluk veya nüfus müdürlüğüne bildirimin zorunlu olduğu” yönünde yerleşik bir görüş bulunmaktadır. Uygulamada bu bildirimin yapılmaması, evliliğin geçersizliği sonucunu doğurmaz; ancak Türkiye’de tanınmamasına neden olur. Bu nedenle Yargıtay, evliliğin varlığını ve geçerliliğini tartışmaksızın, bildirimin yapılmaması hâlinde kişinin Türk hukukunda bekâr sayılacağı yönünde istikrarlı bir yaklaşım benimsemiştir.
4.7. Sonuç
Konsolosluk bildirimi, yurt dışında evlenmiş Türk vatandaşları açısından en doğru ve güvenli yöntemdir. Bu yöntemle yapılan başvurular doğrudan Türkiye’ye iletilir, belgeler resmî kanallardan doğrulanır ve evlilik kısa sürede nüfus kayıtlarına işlenir. Bu nedenle, evlenme işlemi tamamlandıktan sonra vakit kaybetmeden konsolosluk bildiriminin yapılması, hem tescil sürecinin hızlanmasını hem de ileride doğabilecek hukuki uyuşmazlıkların önlenmesini sağlar.
5. Bölüm – Türkiye’de Nüfus Müdürlüğü Üzerinden Evlilik Bildirim ve Tescil Usulü
Yurt dışında evlenen Türk vatandaşlarının evliliklerinin Türkiye’de geçerli sayılması için başvurabilecekleri ikinci yol, ilçe nüfus müdürlüğü üzerinden yapılan doğrudan bildirim işlemidir. Bu yöntem, Türkiye’ye dönüş yapan veya hâlihazırda Türkiye’de ikamet eden kişiler açısından uygulanabilir. Konsolosluk aracılığıyla bildirim yapmamış olan bireylerin, Türkiye’ye döndüklerinde nüfus idaresine başvurarak evliliklerini tescil ettirmeleri hem hukuki hem de idari bir zorunluluktur.
5.1. Başvurunun Dayanağı ve Yetkili Makam
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesi gereğince, yurt dışında meydana gelen evlenme olayları, ilgililerin beyanı üzerine Türkiye’deki nüfus müdürlüklerine bildirilmek suretiyle nüfus kütüğüne işlenir. Başvuru yapılacak yetkili makam, eşlerden birinin kayıtlı bulunduğu ilçe nüfus müdürlüğüdür. Bu makam, hem beyanı almakla hem de belgelerin doğruluğunu incelemekle yükümlüdür.
Bildirim, yalnızca idari bir tespit işlemi değildir; aynı zamanda kişinin medeni hâlinin resmî kayıtlarda güncellenmesini sağlayan ve Türk hukuk sisteminde kişisel hâl değişikliğini doğuran bir işlemdir. Dolayısıyla bu başvuru, fiilen evli olan kişinin Türkiye’de “evli” olarak görünmesini sağlayan tek yasal yoldur.
5.2. Başvuruda Aranacak Belgeler
Nüfus müdürlüğüne yapılacak evlenme bildirimi için aşağıdaki belgelerin ibrazı zorunludur:
- Yabancı evlenme belgesi (Marriage Certificate) – aslı veya onaylı örneği,
- Apostil şerhi – Lahey Sözleşmesi’ne taraf ülkelerde alınması zorunludur,
- Yeminli tercüme ve noter onayı – belge Türkçe’ye çevrilmeli ve noter tarafından tasdik edilmelidir,
- Tarafların kimlik veya pasaport örnekleri,
- Nüfus kayıt örneği – başvurunun yapılacağı müdürlük tarafından alınır,
- Evlilik bildirimi formu – nüfus müdürlüğünde doldurulur.
Nüfus müdürlükleri, belgelerin doğruluğunu inceleme ve gerekli hallerde ek belge talep etme yetkisine sahiptir. Belgelerin eksik veya hatalı olması halinde başvuru işleme alınmaz. Özellikle apostil şerhi bulunmayan belgeler, Türkiye’de resmî belge niteliği taşımadığından doğrudan reddedilir.
5.3. Başvuru Usulü ve İşlem Süreci
Başvuru şahsen yapılır; taraflardan biri Türkiye’de bulunmuyorsa, diğer eşin noter onaylı özel vekâleti ile işlem gerçekleştirilebilir. Başvuru sırasında nüfus müdürlüğü, belgeleri teslim alır, kimlik doğrulamasını yapar ve evlenme olayını MERNİS sistemine işlemek üzere NVİGM’ye gönderir.
Evraklar eksiksiz ve uygun bulunduğunda, nüfus kayıtlarına “evli” ibaresi eklenir ve işlem aynı gün içinde tamamlanabilir. Ancak belgelerde tereddüt olması veya yabancı ülke makamlarından alınan evlilik belgesinin doğrulanmasının gerekmesi hâlinde, tescil süreci geçici olarak durdurulabilir. Bu durumda, NVİGM’nin resmi yazılı teyidi beklenir ve işlem genellikle 2–4 hafta içerisinde sonuçlanır.
5.4. Bildirim Süresi ve Gecikmenin Hukuki Sonuçları
Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 33. maddesi uyarınca, yurt dışında yapılan evliliklerin en geç otuz gün içinde bildirilmesi tavsiye edilmektedir. Bununla birlikte, bu süre hak düşürücü nitelikte değildir. Geç yapılan bildirimler de kabul edilir, ancak ilgiliye idari para cezası uygulanabilir.
Bildirimin gecikmesi, evliliğin geçerliliğini etkilemez; ancak Türkiye’deki kayıtların gerçeğe aykırı şekilde “bekâr” görünmesine neden olur. Bu durum, ileride yapılacak tapu işlemleri, miras paylaşımı veya mal rejimi tasfiyesi gibi işlemlerde ciddi uyuşmazlıklara yol açabilir. Dolayısıyla bildirimin geciktirilmesi, yalnızca idari değil, aynı zamanda maddi hak kayıplarına da sebep olabilir.
5.5. Kamu Düzeni Denetimi ve Tescil Reddi
Nüfus müdürlükleri, kendilerine yapılan her evlilik bildirimini doğrudan tescil etmekle yükümlü değildir. Her bildirim, Türk kamu düzenine uygunluk yönünden ayrıca denetime tabidir. Bu kapsamda, bildirilen evlilik Türk Medeni Kanunu’nda yer alan kesin evlenme engelleri veya evlenme yasaklamalarına aykırılık içeriyorsa, nüfus müdürlüğü tescil işlemini reddeder ve dosyayı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne bildirir.
Özellikle çok eşlilik (poligami), akrabalık derecesi içinde yapılan evlenmeler ve evlenme yaşının Türk hukukunda öngörülen asgari sınırın altında olması gibi haller, kamu düzenine açık aykırılık teşkil eder. Bu tür evlenmeler yabancı ülke hukukuna göre geçerli şekilde yapılmış olsa dahi, Türk hukukunun emredici hükümlerine ve toplumsal düzen anlayışına aykırı olduklarından, Türkiye’de hukuki geçerlilik ve tanınma imkânı bulunmaz.
Aynı şekilde, bazı yabancı ülke hukuklarında geçerli sayılan aynı cinsiyetteki kişiler arasındaki evlilikler de Türk Medeni Kanunu bakımından evlenme sayılmaz. Bu tür evlenmeler, Türk hukukuna göre evlenme ehliyetinin unsurlarını taşımadığından Türkiye’de tescil edilmez ve nüfus kayıtlarına işlenmez. Türk hukukunda evlenme, farklı cinsiyette iki kişi arasında kurulan bir birlik olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle, yabancı hukukta evlilik olarak kabul edilse bile, Türk kamu düzenine açıkça aykırı olan bu birliktelikler Türkiye’de evlilik olarak hüküm doğurmaz.
Bu tür hallerde nüfus müdürlüğü, evlenme olayının tescilini reddeder ve konuyu ilgili Bakanlık ve NVİGM’ye bildirir. Taraflar, kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle reddedilen tescil kararına karşı idari yargı yoluna başvurabilir; ancak yargı mercilerinin yerleşik içtihadı, Türk kamu düzenine açıkça aykırı evlenmelerin tanınmasının mümkün olmadığı yönündedir.
5.6. Yargıtay ve Uygulamadaki Yaklaşım
Yargıtay’ın yerleşik görüşüne göre, yurt dışında yapılan evliliklerin Türkiye’de geçerli sayılabilmesi için yetkili makama yapılan bildirim zorunludur. Bildirim yapılmadığı sürece, kişi Türk hukukunda hâlen bekâr kabul edilir ve bu statü üzerinden işlem yapılır. Bu nedenle, bildirimin yapılması evliliği kurucu nitelikte değilse de, onun tanınmasını ve hukuki sonuç doğurmasını sağlayan tamamlayıcı bir işlemdir.
5.7. Sonuç
Türkiye’de nüfus müdürlüğü üzerinden yapılan bildirim, yurt dışında evlenmiş Türk vatandaşlarının evliliklerini Türkiye’de geçerli hale getiren en etkili yollardan biridir. Belgelerin eksiksiz hazırlanması, başvurunun doğru makama yapılması ve kamu düzenine uygunluğun sağlanması hâlinde, evlilik kısa sürede MERNİS sistemine işlenir.
Bildirim yapılmadığı sürece, kişi Türkiye’de “bekâr” görünür ve bu durum ikinci evlilik, miras paylaşımı, mal rejimi tasfiyesi ve soybağı işlemlerinde ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, yurt dışında evlilik gerçekleştiren kişilerin Türkiye’ye döndüklerinde vakit kaybetmeden nüfus müdürlüğüne başvurmaları, hem idari hem de medeni haklarının korunması açısından zorunludur.
6. Bölüm – Bildirim Süresi, Gecikme ve Hukuki Sonuçlar
Yurt dışında yapılan evliliklerin Türkiye’de geçerli sayılabilmesi bakımından, evlilik bildiriminin belirli bir süre içinde yapılması önem taşır. Bu yükümlülük, hem idari düzenin korunması hem de kişisel hâl değişikliklerinin zamanında tescili amacıyla getirilmiştir. Bildirimin süresinde yapılmaması, evliliği hükümsüz kılmaz; ancak gecikmenin doğurabileceği idari ve hukuki sonuçlar bakımından taraflara çeşitli sorumluluklar yükler.
6.1. Bildirim Süresi ve Yasal Dayanak
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesi ile Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 33. maddesi uyarınca, yurt dışında yapılan evliliklerin en geç otuz gün içinde Türkiye’deki yetkili makamlara bildirilmesi öngörülmüştür. Bu süre, kanunen hak düşürücü nitelikte değildir; yani otuz günlük sürenin geçmesi, evlilik bildiriminin yapılmasına engel teşkil etmez. Ancak, bildirimin makul süre içinde yapılmaması hâlinde idari yaptırım uygulanabilir ve taraflar Türkiye kayıtlarında uzun süre “bekâr” görünmeye devam eder.
Evliliğin bildirimi yapılmadan Türkiye’de gerçekleştirilen tüm idari veya özel hukuk işlemleri, gerçeğe aykırı medeni hâl bilgisine dayanacağından, ileride hak kayıpları ve geçersizlik sonuçları doğurabilir. Bu nedenle, bildirimin geciktirilmesi yalnızca idari bir ihmal değil, aynı zamanda kişisel hakların korunması bakımından riskli bir durumdur.
6.2. Gecikmiş Bildirimin Kabulü ve İşlem Süreci
Gecikmeli bildirim de mümkündür. Türkiye’ye dönüş yapan ya da sonradan evlilik belgelerini temin eden kişiler, evlenme tarihinden uzun bir süre geçmiş olsa dahi evliliklerini tescil ettirebilirler. Nüfus müdürlüğü veya konsolosluk, gecikme sebebini sorabilir; ancak evlilik belgesi geçerli ve Türk kamu düzenine uygun olduğu sürece tescil işlemi yapılır. Tarafların gecikme nedenini yazılı olarak beyan etmesi, idari sürecin sorunsuz ilerlemesini sağlar.
Gecikmeli bildirimlerde, belgelerin doğruluğu ve evlenmenin yapıldığı tarihteki koşullar ayrıca incelenir. Özellikle çok uzun süre bildirim yapılmamışsa, evlilik tarihine ilişkin belgelerin güncelliği ve doğruluğu yönünden ek araştırma yapılabilir. NVİGM bu durumda, belgeyi düzenleyen yabancı ülke makamlarından doğrulama yazısı talep edebilir.
6.3. Gecikmenin İdari Sonuçları
5490 sayılı Kanun’un 68. maddesi gereğince, evlilik bildiriminin zamanında yapılmaması hâlinde ilgililere idari para cezası uygulanabilir. Bu ceza, genel olarak sembolik nitelikte olmakla birlikte, uygulamada bildirim yükümlülüğünün ciddiyetini pekiştiren bir idari yaptırım olarak kabul edilir. Ceza, evlilik başına bir defaya mahsus uygulanır ve sonradan yapılan bildirim işleminin geçerliliğini etkilemez.
Bununla birlikte, idari para cezası dışında asıl önemli sonuç, kişinin MERNİS sisteminde hâlen “bekâr” görünmesi sebebiyle doğabilecek dolaylı sonuçlardır. Örneğin, Türkiye’de ikinci bir evlilik yapılması hâlinde bu evlilik mutlak butlanla hükümsüz olur; miras işlemlerinde yanlış beyanlar ortaya çıkar; mal rejimi, soyadı, çocukların soybağı gibi alanlarda ciddi uyuşmazlıklar doğabilir.
6.4. Gecikmenin Hukuki Sonuçları ve Hak Kaybı Riski
Bildirimin uzun süre yapılmaması, Türk hukukunda kişinin medeni hâlini gerçeğe aykırı şekilde yansıttığından, evlenme ehliyeti, mirasçılık sıfatı, eş statüsü gibi konularda karışıklıklara neden olur. Özellikle evlilik bildirimi yapılmadan gerçekleştirilen ikinci evlilikler, Türk Medeni Kanunu’nun 145. maddesi uyarınca mutlak butlanla hükümsüz sayılır. Bu durumda kişi, bilmeden de olsa iki farklı evlilik ilişkisi kurmuş görünür ve her iki evliliğin de hukuki statüsü tartışmalı hale gelir.
Ayrıca, bildirimin yapılmadığı dönemde meydana gelen miras olaylarında, eş nüfus kayıtlarında görünmediği için yasal miras hakkı kullanılamaz. Bu durum, sonradan tescil yapılsa dahi, geçmişteki miras paylaşımının yeniden değerlendirilmesini gerektirebilir. Dolayısıyla bildirimin geciktirilmesi, yalnızca idari değil, doğrudan maddi hak kayıplarına da yol açar.
6.5. Yargıtay Uygulaması ve Değerlendirme
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, evlilik bildiriminin zamanında yapılmaması evliliği geçersiz hale getirmez; ancak Türkiye’de tanınmasını ve nüfus kayıtlarına işlenmesini geciktirir. Yargıtay kararlarında, evlilik bildiriminin “kurucu değil, açıklayıcı nitelikte” olduğu, fakat bu işlemin yapılmaması hâlinde kişinin Türkiye’de hâlâ “bekâr” kabul edileceği yönünde istikrarlı bir yaklaşım benimsenmiştir.
Dolayısıyla, bildirimin yapılmaması hâlinde kişi Türk hukukunda evli sayılmaz ve buna bağlı haklardan yararlanamaz. Bu yorum, özellikle tanıma ve tenfiz davalarıyla bağlantılı durumlarda önem taşır. Zira evliliğin bildirilmemesi, sonradan yurt dışında alınan bir boşanma kararının da Türkiye’de tanınmasını engeller. Bu nedenle, evlilik bildiriminin süresinde yapılması hem evlilik statüsünün hem de olası boşanma kararlarının Türkiye’de geçerliliği açısından belirleyicidir.
6.6. Sonuç
Evlilik bildirimi, süresinde yapılmadığında dahi sonradan gerçekleştirilebilir; ancak gecikme, hem idari yaptırım hem de hukuki hak kayıpları doğurabilir. Gecikme nedeniyle Türkiye’de yanlış medeni hâl kaydı bulunan kişilerin, derhal nüfus müdürlüğüne veya konsolosluğa başvurarak evliliklerini tescil ettirmeleri gerekir. Bu işlem, gelecekte doğabilecek mal paylaşımı, miras ve tanıma-tenfiz uyuşmazlıklarını önleyecektir.
7. Bölüm – Bildirim Yapılmaması Halinde Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar
Yurt dışında gerçekleştirilen evliliklerin Türkiye’de geçerli sayılabilmesi, ilgili evlenme olayının konsolosluk veya nüfus müdürlüğü aracılığıyla bildirilip tescil edilmesine bağlıdır. Bu bildirim yapılmadığı takdirde, Türk hukuk sisteminde kişinin medeni hâli gerçeğe aykırı biçimde “bekâr” olarak görünür. Böyle bir durumda hem idari hem de özel hukuk ilişkilerinde ciddi çelişkiler ve hak kayıpları meydana gelir. Evliliğin Türkiye’de kayıt altına alınmaması, yalnızca bir beyan eksikliği değil, doğrudan kişisel hâlin belirsizliğine neden olan bir durumdur.
7.1. Medeni Hâl Kayıtlarında Gerçeğe Aykırılık
Bildirim yapılmadığında, kişinin Türkiye’deki MERNİS kaydında medeni hâl bilgisi “bekâr” olarak görünür. Bu kayıt, tüm resmî kurumlar nezdinde bağlayıcıdır. Dolayısıyla, kişi fiilen evli olsa bile, nüfus kayıtlarında bekâr olarak işlem göreceğinden; tapu, veraset, sosyal güvenlik, vergi ve mahkeme süreçlerinde yanlış bilgiye dayalı sonuçlar doğar. Bu yanlışlık, hem kişinin hem de eşinin ve çocuklarının hukuki durumunu doğrudan etkiler.
Örneğin, kişi yurt dışında evli olmasına rağmen Türkiye’de bekâr görünüyorsa, tapu devri, miras paylaşımı veya sigorta gibi işlemlerde beyan ettiği medeni hâl yanlış sayılır. Bu durum, ileride resmî belgede yalan beyan tartışmasına dahi konu olabilir. Bu nedenle, bildirimin yapılmaması yalnızca bir idari eksiklik değil, aynı zamanda hukuki güvenliği zedeleyen ciddi bir risk oluşturur.
7.2. İkinci Evlilik Girişimlerinde Mutlak Butlan Riski
Türk Medeni Kanunu’nun 145. maddesi uyarınca, “Evli olan bir kimsenin yeniden evlenmesi hâlinde ikinci evlilik mutlak butlanla batıldır.” Bu hüküm, kamu düzenine ilişkin olup taraf iradesiyle ortadan kaldırılamaz. Yurt dışında evlenen bir kişi, evliliğini Türkiye’ye bildirmediğinde, Türkiye’de hâlen bekâr görünmeye devam eder. Bu kişi Türkiye’de yeniden evlenirse, ikinci evlilik geçersiz olur ve butlan davası ile iptal edilir.
Uygulamada, ikinci evliliğin yapıldığı tarih itibariyle birinci evlilik sona ermemişse, bu evlilik hükümsüz sayılır. Taraflar, bilmeden de olsa evli bir kişiyle evlendiklerinde, sonradan öğrendiklerinde dahi butlan kararının sonuçlarından kaçamazlar. Bu durumda ikinci eş, iyi niyetli olsa bile yasal olarak “evli sayılmayan eş” statüsünde olur ve hiçbir evlilik hakkından yararlanamaz. Bu nedenle bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, doğrudan kişisel hâlin belirsizliği ve geçersiz evlilik riski anlamına gelir.
7.3. Miras Hukuku Açısından Doğuracağı Sonuçlar
Evlilik bildirimi yapılmadığı sürece, kişi Türkiye’de “bekâr” göründüğünden, vefatı hâlinde eşi yasal mirasçılar arasında yer almaz. Bu durumda miras, sanki kişi hiç evlenmemiş gibi yalnızca kan hısımlarına intikal eder. Eş, yurt dışında geçerli bir evlilik birliği içinde bulunmasına rağmen, Türkiye’deki miras paylaşımında hiçbir hak iddia edemez. Daha sonra bildirim yapılması veya tanıma kararı alınması dahi, geçmişteki miras paylaşımlarını otomatik olarak geçersiz kılmaz.
Bu nedenle, miras hakkının korunabilmesi için evliliğin mümkün olan en kısa sürede nüfus kayıtlarına işlenmesi gerekir. Yargıtay uygulamasında da, evlilik bildirimi yapılmadan geçen süre boyunca miras hakkı doğmadığı, bu dönemde açılan davalarda eş sıfatının dikkate alınamayacağı yönünde istikrarlı bir yaklaşım bulunmaktadır.
7.4. Mal Rejimi ve Eşin Mülkiyet Hakları
Türk hukukunda eşler arasında yasal mal rejimi, evlenme tarihinden itibaren edinilmiş mallara katılma rejimi olarak geçerlidir. Ancak bu rejimin doğabilmesi için evliliğin Türkiye’de hukuken tanınmış olması gerekir. Evlilik bildirimi yapılmadığında, evlilik Türk hukukunda tanınmadığından, taraflar arasında mal rejimi hükümleri de uygulanamaz.
Bu durumda eşlerden biri Türkiye’de mal edinirse, diğer eşin bu mala ilişkin katılma veya tasfiye hakkı doğmaz. Evlilik sonradan bildirildiğinde bile, mal rejimi hükümleri bildirim tarihinden itibaren geçerli olur; geçmişe etkili olmaz. Bu nedenle, bildirimin yapılmaması eşin mülkiyet hakkını doğrudan zayıflatır ve tasfiye davalarında hak kaybına neden olur.
7.5. Soybağı ve Çocukların Hukuki Statüsü
Evliliğin bildirilmemesi, evlilik birliği içinde doğan çocukların soybağı yönünden de karmaşaya neden olabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 285. maddesi uyarınca, evlilik içinde doğan çocuk, koca ile soybağı kurulan çocuktur. Ancak evlilik bildirimi yapılmadığında, Türkiye kayıtlarında evlilik görünmediğinden, çocuk “evlilik dışı doğmuş” olarak kaydedilebilir. Bu durum, hem babalık hem de velayet yönünden ek işlemleri zorunlu hale getirir.
Uygulamada, sonradan yapılan bildirimle soybağı ilişkisi düzeltilse de, bu süreç çocuk açısından psikolojik ve hukuki olarak yıpratıcı olabilmektedir. Dolayısıyla, soybağı karışıklığı yaşanmaması için evlilik bildiriminin geciktirilmeden yapılması son derece önemlidir.
7.6. Sosyal Güvenlik ve Vatandaşlık İşlemleri
Bildirimin yapılmaması hâlinde, Türkiye’de sosyal güvenlik kurumları nezdinde de eş ve çocuk statüsü tanınmaz. Bu durum, eşin sağlık yardımlarından, ölüm aylığından veya dul ve yetim maaşından yararlanamaması sonucunu doğurur. Aynı şekilde, yabancı uyruklu eşin Türk vatandaşlığına geçiş süreci de bildirimin yapılmadığı durumda işleme alınmaz. Türk vatandaşlığı kanunu uyarınca evlilikten doğan vatandaşlık talepleri, yalnızca Türkiye’de tescil edilmiş evlilikler üzerinden değerlendirilebilir.
7.7. Yargısal Süreçlerde Doğuracağı Etkiler
Evliliğin bildirilmemesi, ilerleyen süreçte doğabilecek tanıma-tenfiz, boşanma, velayet, miras veya nafaka davalarında da önemli usulî sonuçlar doğurur. Zira mahkeme, tarafların evlilik statüsünü Türkiye kayıtlarına göre değerlendirir. Kayıtlarda evlilik görünmüyorsa, mahkeme bu birlikteliği “yabancı ülke evliliği” olarak kabul eder ve tanıma veya tescil kararı olmadan doğrudan hüküm kuramaz.
Bu durum, davanın öncelikle tanıma davasına dönüştürülmesini zorunlu kılar. Dolayısıyla, bir yurt dışı evliliği Türkiye’de tanınmadan boşanmak veya nafaka talep etmek hukuken mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığında, bildirimin yapılmaması, tarafların mahkemede hak arama özgürlüğünü dahi dolaylı biçimde kısıtlar.
7.8. Sonuç
Görüldüğü üzere, evlilik bildiriminin yapılmaması; medeni hâl, miras, mal rejimi, soybağı ve sosyal güvenlik gibi birçok alanda zincirleme hak kayıplarına yol açar. Bu nedenle, yurt dışında evlenen Türk vatandaşlarının, evliliklerini vakit kaybetmeden Türkiye’ye bildirmeleri hem kişisel hakların korunması hem de ileride doğabilecek hukuki uyuşmazlıkların önlenmesi açısından zorunludur. Evliliğin Türkiye’de tescili, yalnızca idari bir işlem değil; kişisel hâlin hukuki güvenceye kavuşturulması anlamına gelir.
8. Bölüm – Sonuç, Değerlendirme ve Hukuki Tavsiyeler
Yurt dışında gerçekleştirilen evlilikler, bulundukları ülke hukukuna göre geçerli şekilde yapılmış olsalar dahi, Türk hukukunda kendiliğinden hüküm doğurmaz. Evliliğin Türkiye’de tanınması ve resmî kayıt sistemine işlenmesi için, ilgili kişilerin bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeleri zorunludur. Bu bildirim, yalnızca şekli bir prosedür değil; kişinin medeni hâlini, aile hukukuna ilişkin statüsünü, miras ve malvarlığı haklarını doğrudan etkileyen bir işlemdir.
Türk hukuk sistemi, yabancı ülkede yapılmış evliliklerin geçerliliğini “kamu düzeni” ve “evlenme ehliyeti” ilkeleri çerçevesinde değerlendirir. Dolayısıyla, evlilik yabancı ülke hukukuna uygun şekilde kurulmuş olsa dahi, Türk Medeni Kanunu’nda yer alan kesin evlenme engellerine veya Türk kamu düzenine aykırıysa, bu evlilik Türkiye’de tanınmaz. Özellikle çok eşlilik, akrabalık derecesi içindeki evlenmeler ve aynı cinsiyette kişiler arasındaki evlilikler bu kapsamda değerlendirilir. Bu tür birliktelikler, yabancı hukukta geçerli kabul edilse dahi Türk hukukunda evlilik olarak tescil edilemez ve herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz.
Yurt dışında evlenen Türk vatandaşlarının, evliliklerinin Türkiye’de geçerli hale gelmesi için iki temel yoldan biriyle bildirimde bulunmaları gerekir: konsolosluk bildirimi veya nüfus müdürlüğü bildirimi. Her iki yol da geçerli olmakla birlikte, konsolosluk bildirimi genellikle daha hızlı ve pratik şekilde sonuçlanır. Konsolosluklar, NVİGM adına işlem yapmaya yetkili dış temsilciliklerdir ve evlilik bildirimini elektronik ortamda doğrudan Türkiye’ye iletebilirler.
8.1. Hukuki Değerlendirme
Evliliğin bildirimi, Türk hukukunda kurucu değil açıklayıcı nitelikte bir işlemdir. Yani, bildirimin yapılmaması evliliği hükümsüz kılmaz; ancak bu evliliğin Türkiye’de tanınmasını ve doğuracağı hukuki sonuçların uygulanmasını engeller. Bildirimin yapılmadığı süre boyunca kişi Türkiye’de bekâr sayılır, dolayısıyla mal rejimi, miras, soybağı ve vatandaşlık işlemleri bu statüye göre yürütülür. Bu da fiilen evli olan kişilerin hak kaybına uğramasına neden olur.
Bildirimin yapılması, aynı zamanda ileride ortaya çıkabilecek tanıma ve tenfiz davalarının da ön koşuludur. Zira yurt dışında boşanmış olan bir Türk vatandaşı, evliliğini Türkiye’ye bildirmemişse, Türkiye’de hâlâ “bekâr” olarak göründüğünden, yabancı boşanma kararının tanınması da mümkün değildir. Bu durumda önce evliliğin bildirilmesi, ardından boşanma kararının tanıma veya tenfizinin talep edilmesi gerekir. Bu nedenle, bildirim işlemi yalnızca evliliğin tanınması açısından değil, gelecekteki aile hukuku uyuşmazlıklarının önlenmesi bakımından da kritik bir aşamadır.
8.2. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Uygulamada en sık karşılaşılan sorun, tarafların yabancı evlilik belgelerini apostil yaptırmadan veya yeminli tercüme onayı olmaksızın sunmalarıdır. Bu belgeler, Türk idaresi tarafından geçerli kabul edilmez ve işlem reddedilir. Ayrıca, evliliğin yapıldığı ülke Türk hukukunun öngördüğü yaş, ehliyet veya evlenme engellerine aykırı bir hüküm tanıyorsa, bu evlilik kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle tescil edilmez. Bu tür ret işlemleri, idari işlem niteliğinde olup, ilgililer tarafından idari yargı nezdinde dava konusu edilebilir. Ancak yargı mercileri de kamu düzenine aykırılık içeren evliliklerin tanınmasına genellikle onay vermemektedir.
Ayrıca, bildirimin uzun süre yapılmaması durumunda, evliliğin fiilen varlığını ispat yükü kişiye geçer. Özellikle miras ve mal paylaşımı davalarında, taraflar evliliklerini sonradan tescil ettirseler dahi, mahkemeler bu tescili geriye dönük hak doğurucu olarak kabul etmez. Dolayısıyla, bildirimin gecikmesi yalnızca bürokratik değil, doğrudan maddi hak kaybı doğuran bir ihmaldir.
8.3. Hukuki Tavsiyeler
- Yurt dışında evlenen Türk vatandaşları, evlenme tarihinden itibaren en geç 30 gün içinde bulundukları ülkedeki Türk Konsolosluğu’na başvurarak evlilik bildiriminde bulunmalıdır.
- Konsolosluk bildirimi yapılamamışsa, Türkiye’ye dönüldüğünde eşlerden biri nüfus müdürlüğüne bizzat başvurarak tescil işlemini gerçekleştirmelidir.
- Yabancı evlilik belgeleri, apostil şerhi taşımalı ve yeminli tercüman tarafından Türkçeye çevrilmiş olmalıdır.
- Evliliğin kamu düzenine aykırılık taşımaması gerekir; çok eşlilik, akrabalık, yaş sınırı ihlali veya aynı cinsiyet evliliği gibi durumlar Türkiye’de geçersiz sayılır.
- Bildirim yapılmadan önce yabancı eşin kimlik ve medeni hâl durumu, ilgili ülke makamlarından alınacak belgeyle doğrulanmalıdır.
Bu adımlar, hem evliliğin Türkiye’de resmî olarak tanınmasını hem de tarafların gelecekte doğabilecek miras, mal paylaşımı, boşanma veya tanıma-tenfiz süreçlerinde hak kaybı yaşamamasını sağlar. Ayrıca, evlilik bildirimi yapılmış bir kişi, yurt dışında boşanma gerçekleştiğinde tanıma-tenfiz sürecini doğrudan başlatabilir. Bu yönüyle, bildirim işlemi hem önleyici hukuk hem de hak güvenliği açısından önem taşır.
8.4. Sonuç Değerlendirmesi
Sonuç olarak, yurt dışında evlenen Türk vatandaşlarının evliliklerinin Türkiye’de geçerli sayılması, yalnızca bildirimin doğru ve usulüne uygun şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu yükümlülük yerine getirilmediğinde, kişi Türk hukukunda hâlâ bekâr görünür ve bu durum, miras, mal rejimi, soybağı, sosyal güvenlik ve vatandaşlık haklarında ciddi sonuçlar doğurur. Bildirim işlemi, kişisel hâl değişikliğini resmileştirir, hukuki güvenliği sağlar ve kamu düzeninin korunmasına hizmet eder.
Evliliğin geçerliliği, bildirimin zamanında yapılması kadar, bildirimin dayandığı belgelerin doğru hazırlanmasıyla da ilgilidir. Bu nedenle, sürecin her aşamasında uzman bir aile hukuku avukatından hukuki destek alınması, hem olası hataların önüne geçecek hem de işlemlerin daha kısa sürede sonuçlanmasını sağlayacaktır.
Evlilik bildirimi, basit bir idari işlem gibi görünse de, kişinin tüm özel hukuk statüsünü belirleyen ve yaşamının birçok alanında hüküm doğuran bir süreçtir. Bu nedenle, yurt dışında evlilik yapan kişilerin Türkiye’deki yasal yükümlülüklerini ihmal etmemeleri, hem kişisel hem de toplumsal düzenin korunması bakımından hukuki bir zorunluluktur.
İletişim ve Hukuki Danışma
Yurt dışında evlilik, tanıma, tenfiz veya aile hukukuna ilişkin diğer konularda hukuki danışmanlık almak isteyen kişiler, profesyonel destek için Avukat İnanç Eker Hukuk Bürosu ile iletişime geçebilir. Büromuz, Türkiye’de evlilik bildirimi, yabancı mahkeme kararlarının tanınması, miras ve mal rejimi uyuşmazlıkları gibi alanlarda müvekkillerine bilgiye dayalı, güvenilir ve güncel hukuki çözümler sunmaktadır.
Görüşme talebi oluşturmak veya dosyanız hakkında ön değerlendirme almak için aşağıdaki iletişim kanallarından bize ulaşabilirsiniz:
- Adres: Barbaros Mahallesi Mor Menekşe Sokak Deluxia Suites Sitesi No: 3A Kat:12 Daire:155, Ataşehir / İSTANBUL
- Telefon: 0216 514 74 04
- WhatsApp: 0532 245 74 66
- E-posta: info@inanceker.av.tr
- Google Maps: Konumu Görüntüle
- Web Sitesi: inanceker.av.tr
Bu içerik bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır; hukuki danışmanlık niteliğinde değildir. Somut olaylara ilişkin detaylı hukuki değerlendirme için doğrudan bir avukatla görüşülmesi önerilir.