Çekişmeli Boşanma Davası Nasıl Açılır?
1. Çekişmeli Boşanma Davasına Genel Bakış ve Hukuki Çerçeve
Çekişmeli boşanma davası; tarafların boşanma iradesinde veya fer’î taleplerde (nafaka, velayet, tazminat, mal rejimi, kişisel ilişki) uzlaşamadığı, bu nedenle mahkemenin delilleri toplayarak kusur dağılımını ve çocuğun üstün yararını değerlendirerek hüküm kurduğu yargılama türüdür. Dayanak esas olarak TMK m.166/1 “evlilik birliğinin temelinden sarsılması”dır; özel sebepler (TMK m.161–165) ileri sürüldüğünde ispat rejimi ve süreler değişiklik gösterebilir.
1.1. Hukuki Dayanak ve Boşanma Sebeplerinin Konumlandırılması
- Genel sebep (TMK m.166/1): Evlilik birliğinin, eşlerden beklenmeyecek ölçüde sarsıldığı; olay–kusur–illiyet üçlüsüyle ortaya konur.
- Özel sebepler (TMK m.161–165): Zina; hayata kast/pek kötü muamele/onur kırıcı davranış; küçük düşürücü suç/haysiyetsiz hayat; terk; akıl hastalığı.
- Uygulama: Özel sebep iddiası tutarlı ve delille destekliyse doğrudan bu maddelere dayanılır; aksi hâlde genel sebeple birlikte/basamaklı biçimde ileri sürülür.
1.2. Usulî Çerçeve ve Dava Şartları
Çekişmeli davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir; bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla bakar. Yetki; davalının yerleşim yeri ile eşlerin son altı ay birlikte oturdukları yer arasında seçimliktir. Arabuluculuk zorunlu değildir. Dava şartları; ehliyet, harç–gider avansı, usulüne uygun dilekçe ve tebligatın sağlanmasıdır.
1.3. “Çekişmeli” Niteliğin Sonuçları
- Delil Yoğunluğu: Tanık, yazılı/dijital deliller, sosyal inceleme raporu ve gerektiğinde bilirkişi ile ispat planı yapılır.
- Süre Yönetimi: Ön inceleme → tahkikat → sözlü yargılama aşamalarında usul ekonomisi gözetilir; tebligat ve delil sunma takvimi kritik önemdedir.
- Kusurun Etkisi: Boşanmanın yanında tazminat ve nafaka taleplerinin kaderini belirler; velayet bakımından ise ölçüt çocuğun üstün yararıdır.
1.4. İspat Standardı ve Hukuka Aykırı Delil Yasağı
Hâkim, delilleri serbestçe değerlendirir; ancak hukuka aykırı elde edilen deliller hükme esas alınmaz. Gizli kayıt, izinsiz cihaz erişimi, özel hayatın gizliliğini ihlâl eden materyaller hem değerlendirilemez hem de cezai sorumluluk doğurabilir. Deliller, olay örgüsüyle uyumlu ve kronolojik olmalıdır.
Uygulama Notu
Çekişmeli boşanma davası, tek bir olayın değil, evlilik içi süreçlerin bütünsel analizine dayanır. Dilekçede vakıa–delil–hukuki nitelendirme üçlüsünün açık, ölçülü ve teknik bir dille kurulması, yargılamanın yönünü ve süresini doğrudan etkiler.
2. Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Arasındaki Farklar
Türk Medeni Kanunu, evliliğin sona erdirilmesi yollarını “anlaşmalı boşanma” ve “çekişmeli boşanma” olarak iki temel başlıkta düzenlemiştir. Her iki dava türü de evlilik birliğinin sona ermesi sonucunu doğurur; ancak yargılama süreci, ispat yükü, taraf beyanı ve mahkemenin rolü bakımından ciddi farklar içerir. Uygulamada çoğu uyuşmazlık, taraflar arasındaki iletişim, mal paylaşımı ve velayet anlaşmazlıkları nedeniyle çekişmeli hale gelir.
2.1. Taraf İradesi ve Protokol Unsuru
Anlaşmalı boşanma davalarında, tarafların boşanma iradeleri tam bir mutabakat içerisindedir. Evliliğin en az bir yıl sürmüş olması ve eşlerin nafaka, velayet, tazminat ve mal paylaşımı konularında yazılı bir protokol üzerinde anlaşmış bulunmaları gerekir. Mahkeme, bu protokolü yalnızca çocukların üstün yararı ve kamu düzeni yönünden denetler. Eşler duruşmada bizzat hazır bulunarak boşanma iradelerini teyit eder.
Buna karşılık çekişmeli boşanma davalarında taraflar arasında bir protokol bulunmaz; aksine, taraflardan her biri kendi kusur iddiasını, taleplerini ve delillerini mahkeme önünde ileri sürer. Hakim, taraf beyanlarını serbestçe değerlendirir ve oluşan kanaate göre karar verir.
2.2. Yargılama Süresi, Delil Yükü ve Usul Farkları
Anlaşmalı boşanma davaları, gerekli şartlar oluşmuşsa genellikle tek duruşmada sonuçlanabilir. Buna karşın çekişmeli davalarda; dilekçe teatisi, ön inceleme, tahkikat, tanık dinleme ve bilirkişi süreçleri nedeniyle yargılama süresi aylar hatta yıllar sürebilir.
Delil yükü bakımından da temel fark bulunur: Anlaşmalı davada delil araştırmasına gerek kalmazken, çekişmeli davada her bir iddia somut delille ispatlanmalıdır. Bu deliller tanık, mesaj kayıtları, raporlar, fotoğraf, yazışma, sosyal medya içerikleri veya dijital veriler olabilir. Ancak her delilin hukuka uygun biçimde elde edilmesi zorunludur; aksi hâlde delil değerlendirme dışı bırakılır.
2.3. Mahkemenin Rolü ve Hâkimin Takdir Yetkisi
Anlaşmalı boşanmada hâkim, taraf iradelerini ve protokolün çocuğun menfaatine uygunluğunu denetlemekle yetinir. Ancak çekişmeli boşanma davalarında hâkim, geniş takdir yetkisine sahiptir: delilleri değerlendirir, tanıkları dinler, gerektiğinde sosyal inceleme raporu ister ve tarafların kusur oranlarını belirler.
Hâkimin Re’sen Araştırma Yetkisi
Özellikle çocuk velayeti, nafaka ve kamu düzenine ilişkin konularda hâkim re’sen araştırma yapabilir. Bu ilke, davanın yalnızca taraf beyanlarıyla sınırlı kalmamasını, gerçek yaşam koşullarının da dikkate alınmasını sağlar.
2.4. Taraflar Üzerindeki Psikolojik ve Ekonomik Etkiler
Çekişmeli boşanma davaları uzun sürmesi nedeniyle hem psikolojik hem ekonomik açıdan yıpratıcıdır. Taraflar çoğu zaman sosyal çevre, çocuk velayeti ve ekonomik gelecekle ilgili belirsizlik yaşar. Mahkeme süreci uzadıkça taraflar arasında iletişim kopar ve çatışma derinleşir. Bu sebeple çekişmeli davalarda sürecin bilinçli ve planlı yönetimi, usul hatalarının önlenmesi açısından kritik önemdedir.
Uygulamada Gözlemler
Uygulamada, birçok dava “anlaşmalı boşanma” niyetiyle başlasa da, protokol şartlarında uzlaşma sağlanamadığında çekişmeli hale dönüşür. Bu nedenle tarafların dava türünü belirlemeden önce kendi taleplerini netleştirmesi, hangi hususlarda uzlaşma zemini bulunduğunu tespit etmesi gerekir.
2.5. Hukuki Strateji Bakımından Önemi
Dava türünün doğru belirlenmesi, usul ekonomisi açısından olduğu kadar tarafların hak kaybını önlemek açısından da önemlidir. Anlaşmalı davada kısa sürede sonuç alınabilse de, taraf iradesi kalıcı değildir; anlaşma bozulduğunda dava çekişmeliye dönüşür. Bu durumda önceki protokol hükümleri artık bağlayıcı olmaz. Dolayısıyla her iki dava türü arasında tercih yapılırken, yalnızca sürenin değil, delil gücünün ve hedeflenen hukuki sonucun da dikkate alınması gerekir.
3. Boşanma Davası Açmadan Önce Hazırlık Aşaması
Boşanma süreci, yalnızca mahkemeye dilekçe verilmesiyle değil; davadan önceki hazırlık aşamasında yapılan planlama ve belge düzeniyle başlar. Davanın sağlıklı ilerleyebilmesi için hukuki zeminin ve delil yapısının doğru oluşturulması gerekir. Bu aşama, hem çekişmeli hem de anlaşmalı boşanmalarda davanın sonucunu doğrudan etkileyen en kritik dönemdir.
3.1. Evlilik Birliğinin Sona Erdiğine Dair Belge ve Verilerin Toplanması
Boşanma davası açmadan önce, evlilik birliğinin sürdürülemez hâle geldiğini gösteren olayların sistematik biçimde belgelenmesi gerekir. Mesaj kayıtları, sosyal medya yazışmaları, fotoğraflar, e-postalar, sağlık raporları, adli şikâyetler, tanık bilgileri gibi her unsur, mahkemede kullanılabilecek delil niteliği taşır. Ancak bu delillerin hukuka uygun biçimde elde edilmiş olması zorunludur.
Özellikle özel hayata müdahale, gizli ses veya görüntü kaydı, şifre kırma gibi yollarla elde edilen bilgiler, Türk Ceza Kanunu uyarınca suç teşkil eder ve mahkemece dikkate alınmaz. Bu nedenle delillerin hazırlanması sürecinde mutlaka hukuka uygun yöntemler tercih edilmelidir.
3.2. Mali Durum ve Ekonomik Verilerin Tespiti
Nafaka, tazminat ve mal paylaşımı talepleri, tarafların mali güçleriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle dava öncesinde tarafların gelir belgeleri, banka kayıtları, taşınmaz ve araç tapuları, şirket ortaklık bilgileri ve SGK kayıtlarının tespit edilmesi önemlidir.
Eşlerden biri bu bilgileri gizliyorsa, dava sürecinde mahkeme aracılığıyla resmî kurum yazışmaları yoluyla tespit yapılabilir. Ancak bu aşamada delillerin kaybolmaması için dava açılmadan önce mevcut verilerin mümkün olduğunca toplanması önerilir.
3.3. Çocukların Durumu ve Velayet Stratejisinin Belirlenmesi
Çocuklu evliliklerde dava öncesi stratejinin belirlenmesinde en önemli unsur velayet planlamasıdır. Velayet, anne ya da babanın isteğine göre değil, çocuğun fiziksel, duygusal ve eğitimsel yararına göre belirlenir.
Çocuğun yaşı, gelişim durumu, mevcut yaşam düzeni, kiminle daha çok vakit geçirdiği gibi faktörler dikkate alınır. Velayet taleplerinin delillendirilmesi için öğretmen, psikolog, okul kaydı veya sosyal çevre tanıkları büyük önem taşır. Davadan önce bu kişilerin iletişim bilgilerinin hazırlanması sürecin hızını artırır.
Çocuğun Üstün Yararı İlkesi
Yargıtay içtihatlarına göre, velayet kararı belirlenirken “çocuğun üstün yararı” ilkesi esastır. Bu ilke, anne ve baba arasındaki çekişmeden bağımsızdır; mahkeme, çocuğun huzur ve güven içinde büyüyeceği ortamı tespit eder. Bu nedenle velayet talebi yalnızca ebeveyn hakları üzerinden değil, çocuğun yaşam koşulları üzerinden temellendirilmelidir.
3.4. Dava Türünün ve Taleplerin Netleştirilmesi
Dava açmadan önce hangi taleplerin ileri sürüleceği ve bunların hukuki dayanaklarının belirlenmesi gerekir. Bu talepler arasında:
- Boşanma (TMK m.161–166 kapsamında genel veya özel sebep),
- Velayet, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası,
- Maddi ve manevi tazminat,
- Mal rejiminin tasfiyesi,
- Ev eşyaları ve kişisel mallara ilişkin talepler,
- Geçici velayet ve tedbir nafakası
Taleplerin netleştirilmemesi, yargılama aşamasında çelişkili beyanlara ve usul kayıplarına neden olabilir. Ayrıca, dava dilekçesinde ileri sürülmeyen taleplerin sonradan eklenmesi kural olarak mümkün değildir. Bu nedenle, dilekçe hazırlığı aşamasında her talep açık, gerekçeli ve dayanak maddeleriyle birlikte belirtilmelidir.
3.5. Önleyici Tedbir Taleplerinin Planlanması
Çekişmeli boşanmalarda, taraflardan birinin mağduriyet yaşamaması adına mahkemeden geçici tedbir kararı talep edilebilir. Bu tedbirler:
- Geçici velayet ve tedbir nafakası,
- Evden uzaklaştırma veya koruma kararı,
- Malvarlığının devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir,
- Geçici konut veya araç tahsisi
Bu talepler, dava dilekçesiyle birlikte veya dava açıldıktan sonra dilekçeyle ileri sürülebilir. Tedbirlerin doğru zamanlamayla talep edilmesi, davanın seyrini büyük ölçüde belirler.
Sonuç Olarak
Boşanma davası öncesi hazırlık süreci, yalnızca bir belge toplama faaliyeti değil; aynı zamanda tüm dava stratejisinin planlandığı aşamadır. Delillerin bütünlüğü, taleplerin doğruluğu ve usule uygunluk, dava sonucunda elde edilecek kararın güvencesidir.
4. Boşanma Davası Dilekçesi Nasıl Hazırlanır?
Boşanma davasının temelini oluşturan belge, dava dilekçesidir. Dilekçe yalnızca boşanma talebini değil, davacının hukuki gerekçelerini, dayandığı delilleri, taleplerini ve varsa geçici önlemleri de içerir. Uygulamada dilekçenin eksik, soyut veya çelişkili hazırlanması, davanın reddine veya önemli hak kayıplarına yol açabilmektedir.
4.1. Boşanma Dilekçesinin Zorunlu Unsurları
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119. maddesi uyarınca, dilekçede yer alması gereken zorunlu unsurlar şunlardır:
- Mahkemenin adı (örneğin: İstanbul Anadolu Aile Mahkemesi),
- Davacı ve davalının kimlik bilgileri, adresleri, T.C. kimlik numaraları,
- Davanın konusu (örneğin “boşanma ve fer’î talepler”),
- Vaka ve delillerin sıralı biçimde açıklanması,
- Hukuki nedenlerin belirtilmesi (örneğin TMK m.166/1),
- Taleplerin açıkça gösterilmesi (boşanma, nafaka, velayet, tazminat vb.),
- Sonuç ve istem kısmı,
- Davacının veya vekilinin imzası.
Dilekçede “vakıa” olarak adlandırılan olaylar, zamana, mantığa ve hayatın olağan akışına uygun biçimde anlatılmalıdır. Hakim, dilekçede belirtilmeyen olaylar hakkında karar veremez; bu nedenle, her iddia açık, tutarlı ve deliliyle birlikte yer almalıdır.
4.2. Boşanma Dilekçesinin Biçimsel ve İçeriksel Özellikleri
Dilekçenin biçimsel olarak düzenli, okunabilir ve gerekçeli olması; içerik olarak da hem hukuki hem duygusal dengeyi koruması gerekir. Duygusal anlatımın ölçüsüz kullanımı, davacının iddialarını zayıflatabilir. Hakim, taraflar arasındaki anlaşmazlığı objektif vakıalar üzerinden değerlendirir; bu nedenle olaylar kronolojik sırada ve tarafsız bir dille sunulmalıdır.
Dilekçede kullanılan her ifade, sonrasında ispatlanabilecek nitelikte olmalıdır. “Sürekli şiddet uyguladı”, “evden kovdu” gibi genel ifadeler yerine; “2024 yılı Mayıs ayında davacıyı evden çıkarmış, bu olay mahalle muhtarı tarafından tutanakla kayıt altına alınmıştır” gibi somut anlatımlar tercih edilmelidir.
4.3. Delil Bildirimi ve Dayanak Belgeler
Boşanma davasında dilekçeye eklenecek deliller, davanın yönünü belirleyen unsurlardır. Tanık listesi, yazılı belgeler, dijital mesaj dökümleri, doktor raporları, şikayet dilekçeleri, sosyal medya kayıtları, resmi tutanaklar gibi belgeler delil olarak gösterilebilir. Ancak dilekçede belirtilmeyen deliller, sonradan ancak mahkeme izniyle sunulabilir.
Dilekçede delillerin başlık başlık sıralanması, mahkemenin ön inceleme aşamasında dosyayı daha hızlı anlamasına yardımcı olur. Bu sayede dava süreci hızlanır ve ön inceleme tutanağı daha etkin hazırlanır.
4.4. Taleplerin Belirtilmesi
Dava dilekçesinin en kritik bölümü, “sonuç ve istem” kısmıdır. Burada davacı, hangi taleplerinin mahkemece hükme bağlanmasını istediğini açıkça belirtmelidir. Uygulamada çoğu dilekçede yalnızca boşanma talebi belirtilmekte; ancak fer’î talepler (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı) göz ardı edilmektedir.
Dilekçede bulunması gereken başlıca talepler:
- Evliliğin boşanma ile sona erdirilmesi,
- Küçük çocuk varsa velayetinin davacıya verilmesi,
- Çocuk lehine iştirak nafakası,
- Davacı lehine yoksulluk nafakası,
- Kusurlu eşten maddi ve manevi tazminat,
- Yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesi.
Profesyonel Dilekçe Hazırlamanın Önemi
Boşanma dilekçesi, davanın stratejik yol haritasıdır. Bu belge yalnızca bir başvuru formu değil, aynı zamanda davanın omurgasını oluşturan resmi metindir. Dilekçede yapılacak en küçük hata, davanın reddine, delil sunma hakkının kaybına veya taleplerin eksik değerlendirilmesine neden olabilir.
4.5. Ek Dilekçeler ve Cevap Süreci
Davalı tarafa tebligat yapıldıktan sonra, karşı tarafın iki haftalık cevap süresi başlar. Bu süre içinde davalı, cevap dilekçesini sunarak iddialara karşı savunmasını yapar. Ardından davacı, “cevaba cevap” dilekçesiyle yanıt verebilir. Böylece dilekçe teatisi süreci tamamlanır.
Bu süreç, iddiaların sınırlarını belirler; mahkeme, dilekçe aşamasında ileri sürülmeyen vakıaları incelemez. Bu nedenle her dilekçe aşamasında argümanlar, deliller ve talepler dikkatle oluşturulmalıdır.
Sonuç Olarak
Boşanma davası dilekçesi, bir davanın yalnızca başlangıcı değil, sonucunu şekillendiren en güçlü araçtır. Dilekçenin teknik olarak eksiksiz, dil olarak sade ve hukuken temellendirilmiş biçimde hazırlanması; hem davanın kabul edilme ihtimalini yükseltir hem de sürecin gereksiz yere uzamasını önler.
5. Boşanma Davası Açma Süreci: Adım Adım Yargılama Aşamaları
Boşanma davası açma süreci, dilekçenin hazırlanmasıyla başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen çok aşamalı bir hukuki süreçtir. Her aşamanın kendine özgü kuralları, süreleri ve usul işlemleri vardır. Bu nedenle, davanın stratejik olarak yönetilmesi ve sürelere riayet edilmesi büyük önem taşır.
5.1. Dava Açılışı ve Harçların Yatırılması
Boşanma davası, davacı tarafın yetkili Aile Mahkemesi’ne dilekçesini sunması ve gerekli harçların ödenmesiyle açılır. Dava açılırken ödenen başlıca gider kalemleri:
- Dava açılış harcı,
- Peşin harç ve gider avansı,
- Posta ve tebligat ücretleri,
- Tanık ve bilirkişi giderleri için avans.
Harç ve giderlerin yatırılması, davanın esas numarası alması için zorunludur. Giderlerin eksik yatırılması hâlinde mahkeme, tamamlanması için kısa süre verir. Bu süre içinde eksiklik giderilmezse dava usulden reddedilebilir.
5.2. Tebligat ve Cevap Dilekçesi Süreci
Dava açıldıktan sonra dilekçe, davalı tarafa tebliğ edilir. Davalı, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini sunmak zorundadır (HMK m.127). Bu dilekçede davalı, iddiaları kabul veya inkâr eder, karşı delillerini gösterir ve kendi taleplerini ileri sürebilir.
Süresinde cevap verilmezse davacı iddiaları “inkâr edilmiş” sayılır, ancak davalı savunma hakkını sonraki aşamalarda kullanabilir. Bu nedenle davalı tarafın sürelere dikkat etmesi büyük önem taşır.
5.3. Ön İnceleme Aşaması
Dilekçe teatisi tamamlandıktan sonra mahkeme, ön inceleme duruşması günü belirler. Bu aşamada hâkim, dava şartlarını ve ilk itirazları inceler; taraflar arasındaki uyuşmazlık konularını belirler. Taraflara sulh olup olamayacakları sorulur.
Ön inceleme tutanağı, davanın sınırlarını çizer. Bu tutanakta belirtilmeyen konular, sonraki aşamalarda incelenmez. Bu nedenle tarafların duruşmada hazır bulunması ve tutanak içeriğini dikkatle kontrol etmesi gerekir.
5.4. Tahkikat Aşaması (Delil Sunma ve İnceleme)
Tahkikat, boşanma davasının en kritik aşamasıdır. Taraflar bu süreçte iddialarını ispatlamak için delillerini sunar. Mahkeme; tanıkları dinler, bilirkişi veya sosyal inceleme raporu isteyebilir, dijital veya yazılı belgeleri değerlendirir.
Bu aşamada hâkimin takdir yetkisi geniştir. Hâkim, tarafların davranışlarını, sosyal ve ekonomik durumlarını, çocuğun menfaatini ve olayların olağan akışını değerlendirir. Özellikle şiddet, sadakatsizlik, terk veya kötü muamele iddialarında tanık beyanları büyük önem taşır.
Tanıkların Önemi
Tanıkların doğru seçilmesi, davanın seyrini belirler. Yakın akrabalar dışındaki bağımsız tanıklar, beyanların güvenilirliğini artırır. Tanık beyanları; olayın zamanı, yeri, tekrarlılığı ve etkileri hakkında ayrıntılı olmalıdır.
5.5. Sözlü Yargılama ve Hüküm Aşaması
Tahkikat tamamlandıktan sonra mahkeme, sözlü yargılama için gün belirler. Bu aşamada taraflara son kez beyanlarını açıklama ve taleplerini yenileme hakkı verilir. Ardından mahkeme, tüm delilleri değerlendirerek boşanma hükmünü açıklar.
Kararda; boşanmanın nedeni, kusur oranları, nafaka miktarları, tazminat tutarları, velayet ve kişisel ilişki düzeni gibi konular hüküm altına alınır.
5.6. Gerekçeli Karar ve Tebligat
Mahkeme, kısa karardan sonra gerekçeli kararı genellikle birkaç hafta içinde yazar. Karar taraflara tebliğ edilir ve tebliğden itibaren iki haftalık istinaf süresi başlar.
Bu süre içinde karar kesinleşmezse, taraflar Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurarak kararı istinaf edebilir. İstinaf süresi geçtikten sonra karar kesinleşir ve nüfus kayıtlarına işlenir.
Sonuç Olarak
Boşanma davası açma süreci, hukuki bilgi, dikkat ve strateji gerektiren çok aşamalı bir prosedürdür. Her aşamada yapılan küçük bir usul hatası, süreci aylarca geciktirebilir veya hak kaybına yol açabilir. Bu nedenle sürecin doğru yürütülmesi, hakların korunması açısından hayati öneme sahiptir.
6. Boşanma Davasında Nafaka, Tazminat ve Velayet Talepleri
Boşanma davasının en önemli unsurlarından biri, boşanmanın sadece evlilik birliğini sona erdirmesi değil; taraflar ve çocuklar açısından doğurduğu mali ve kişisel sonuçlardır. Bu nedenle nafaka, tazminat ve velayet talepleri, davanın merkezinde yer alır. Her biri farklı hukuki temele dayansa da, boşanma hükmüyle birlikte aynı kararda düzenlenir.
6.1. Nafaka Türleri ve Hukuki Dayanakları
Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davalarında dört tür nafaka karşımıza çıkar:
- Tedbir Nafakası (TMK m.169): Dava devam ederken taraflardan birinin geçici maddi desteğe ihtiyacı varsa, mahkemece dava süresince bağlanır.
- İştirak Nafakası (TMK m.182): Çocuğun bakım, eğitim ve gelişim giderleri için, velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynden alınır.
- Yoksulluk Nafakası (TMK m.175): Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan, ancak diğerinden daha ağır kusurlu olmayan eşe hükmedilir.
- Yardım Nafakası (TMK m.364): Kan hısımlığına dayalıdır; doğrudan boşanma davası içinde değil, ayrı dava yoluyla talep edilir.
Nafaka miktarı belirlenirken tarafların ekonomik durumları, yaşam standartları, kusur oranları ve çocukların yaşı gibi etkenler dikkate alınır. Yargıtay uygulamasına göre nafaka, tarafların gelir farkını dengeleyecek düzeyde olmalıdır; cezalandırıcı bir niteliği yoktur.
6.2. Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri
Boşanma davasında tazminat, kusurlu eşin kusursuz veya daha az kusurlu eşe verdiği manevi ve ekonomik zararın giderilmesi amacını taşır.
- Maddi Tazminat (TMK m.174/1): Boşanma sonucu yoksulluğa düşen ve evlilik nedeniyle kayba uğrayan taraf talep edebilir.
- Manevi Tazminat (TMK m.174/2): Kişilik hakları ihlal edilen eşin, yaşadığı üzüntü, itibar kaybı veya psikolojik zararın karşılığıdır.
Tazminat talebi, dilekçede açıkça belirtilmeli ve kusur oranlarıyla bağlantılı şekilde gerekçelendirilmelidir. Hakim, tarafların davranışlarını, olayların ağırlığını, toplumsal etkisini ve ekonomik güçlerini değerlendirerek tazminata hükmeder.
Kusur Oranı ve İspatın Önemi
Tazminatın kabul edilebilmesi için davacı tarafın, davalının daha ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir. Eşit kusurlu veya daha kusurlu taraf lehine tazminata hükmedilmez. Bu nedenle delillerin, kusur iddiasını destekleyecek biçimde planlanması büyük önem taşır.
6.3. Velayet Düzenlemesi
Boşanma sonrası velayet, yalnızca anne veya babadan birine verilir. Velayetin düzenlenmesinde temel ölçüt, çocuğun üstün yararıdır (TMK m.182). Tarafların ekonomik gücü, yaşam koşulları, kişisel özellikleri ve çocuğun mevcut düzeni birlikte değerlendirilir.
- Çocuğun yaşı küçükse, anne lehine karar verilmesi genel eğilimdir.
- Ancak annenin velayeti kötüye kullanması, çocuğa zarar vermesi veya ilgisiz kalması hâlinde babaya verilebilir.
- Çocuğun görüşü, yaşına ve olgunluk düzeyine göre dikkate alınır (BM Çocuk Hakları Sözleşmesi m.12).
Velayet kararı kesin hüküm niteliğinde değildir. Şartlar değiştiğinde, “velayetin değiştirilmesi davası” yoluyla yeni bir değerlendirme yapılabilir.
6.4. Kişisel İlişki ve Görüş Günleri
Velayet kendisine verilmeyen ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması zorunludur. Bu ilişki, genellikle haftalık veya iki haftada bir görüşme, bayram ve tatil günleriyle sınırlı olarak belirlenir. Mahkeme, çocuğun yaşına ve okul durumuna göre uygun bir planlama yapar.
6.5. Nafaka ve Tazminat Kararlarının Değiştirilmesi
Ekonomik koşullar değiştiğinde, taraflar nafaka veya tazminat tutarlarının artırılması, azaltılması veya kaldırılması için yeni dava açabilir. TMK m.176 gereğince, nafaka kararları kesin hüküm oluşturmaz; değişen koşullara göre yeniden uyarlanabilir.
Yargıtay Uygulamasında Temel İlkeler
- Nafaka belirlenirken tarafların gerçek gelirleri dikkate alınır; beyanlara değil, yaşam standartlarına bakılır.
- Tazminat miktarı, orantılı olmalı; taraflardan birinin ekonomik yıkımına neden olmamalıdır.
- Velayet kararı, çocuğun duygusal ve sosyal gelişimini koruyacak şekilde düzenlenir.
Sonuç Olarak
Nafaka, tazminat ve velayet talepleri, boşanma davasının mali ve insani boyutunu oluşturur. Bu taleplerin eksiksiz, hukuki temele dayalı ve delillerle desteklenmiş biçimde ileri sürülmesi, davanın hem sonucunu hem de sonrasındaki yaşam düzenini doğrudan belirler.
7. Boşanma Davasında Mal Paylaşımı ve Mal Rejiminin Tasfiyesi
Boşanma davası, yalnızca evliliğin sona ermesini değil; eşler arasındaki ekonomik ortaklığın da son bulmasını sağlar. Bu bağlamda, boşanmanın mali sonuçlarından biri de mal rejiminin tasfiyesidir. Türk Medeni Kanunu’na göre eşler arasında aksi kararlaştırılmadıkça, evlilik birliği boyunca “edinilmiş mallara katılma rejimi” geçerlidir (TMK m.218 vd.).
7.1. Mal Rejiminin Türleri
Türk Medeni Kanunu dört tür mal rejimi düzenlemiştir:
- Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (yasal rejim): Evlilik süresince edinilen mallar ortak kabul edilir ve boşanma hâlinde paylaşılır.
- Mal Ayrılığı Rejimi: Eşler, evlilik öncesi veya evlilik sırasında noterden sözleşme yaparak mal ayrılığını tercih edebilir.
- Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi: Mal ayrılığı esasına dayanır, ancak belirli mallar paylaşım kapsamına alınabilir.
- Mal Ortaklığı Rejimi: Eşlerin tüm malları ortak kabul edilir.
Türkiye’de 2002 yılından itibaren yapılan evliliklerde, özel bir sözleşme yoksa otomatik olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” uygulanmaktadır. Dolayısıyla, çoğu boşanma davasında mal paylaşımı bu rejim kapsamında değerlendirilir.
7.2. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Nedir?
Eşlerin evlilik birliği süresince kazandığı mallar “edinilmiş mal” sayılır ve boşanma hâlinde bu mallar üzerinden her iki eş de eşit oranda hak sahibi olur. Edinilmiş mallara örnek olarak şu varlıklar verilebilir:
- Çalışma karşılığı elde edilen maaş, prim ve ikramiyeler,
- Evlilik süresince alınan taşınmazlar ve araçlar,
- Banka hesaplarındaki birikimler,
- Sigorta ve emeklilik fonları,
- Şirket hisseleri ve ticari kazançlar.
Buna karşılık “kişisel mallar” paylaşım dışıdır. Örneğin evlilikten önce alınan mallar, miras veya bağış yoluyla kazanılan varlıklar kişisel mal olarak kalır.
7.3. Mal Paylaşım Davasının Boşanma Davasıyla İlişkisi
Mal paylaşımı, boşanma davası içinde değil, boşanma kararı kesinleştikten sonra ayrı bir dava olarak açılır. Bu dava, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde “mal rejiminin tasfiyesi davası” adıyla görülür.
Ancak boşanma davası sürecinde, malların üçüncü kişilere devredilmesini önlemek amacıyla ihtiyati tedbir talep edilebilir. Bu tedbir kararı, taşınmazların el değiştirmesini engelleyerek hakkın korunmasını sağlar.
7.4. Mal Rejiminin Tasfiyesinde İzlenen Yöntem
Mahkeme, mal rejiminin sona erdiği tarih olan boşanma davasının açıldığı günü esas alır (TMK m.225). Bu tarihe kadar edinilen mallar paylaşım kapsamındadır. Tasfiye aşamasında aşağıdaki hesaplama yapılır:
- Her eşin edinilmiş malları belirlenir,
- Kişisel mallar ayrılır,
- Edinilmiş malların toplam değeri üzerinden borçlar düşülür,
- Kalan net değerin yarısı diğer eşin katılma alacağı olarak hesaplanır.
Örneğin, evlilik süresince alınan bir konutun bedelinin büyük bölümü eşlerden birinin maaşıyla karşılanmışsa, diğer eş de bu konutun değerinin yarısı üzerinde hak iddia edebilir.
Katılma Alacağı Hesaplaması
Katılma alacağı hesaplanırken, taşınmazın güncel piyasa değeri dikkate alınır. Mahkeme genellikle bilirkişi raporu ile bu değeri tespit eder. Borçlar düşüldükten sonra kalan değerin yarısı, diğer eşin alacağı olarak hükmedilir.
7.5. Yargıtay Uygulamasında Mal Paylaşımı İlkeleri
- Mal paylaşımı için boşanma kararının kesinleşmesi şarttır.
- Malların tapuda kimin adına kayıtlı olduğuna değil, hangi gelirle alındığına bakılır.
- Ev eşyaları, ortak kullanım amacıyla edinildiyse eşit paylaşılır.
- Şirket hisseleri, evlilikteki katkı oranına göre değerlendirilir.
7.6. Sık Karşılaşılan Uyuşmazlıklar
- Taşınmazın satış yoluyla üçüncü kişiye devredilmesi,
- Ortak banka hesaplarının boşaltılması,
- Şirket paylarının gizlenmesi,
- Eşin adına kayıtlı olmayan ancak fiilen edinilmiş malların paylaşımı.
Bu tür uyuşmazlıklarda mahkeme, katkı payı alacağı veya değer artış payı alacağı hesaplamaları yaparak hakkaniyetli bir çözüm üretir.
Sonuç Olarak
Boşanma sonrası mal paylaşımı, yalnızca maddi değerlerin bölüşülmesi değil; aynı zamanda evlilik boyunca yapılan katkıların adil biçimde karşılık bulmasıdır. Bu nedenle mal rejimi davalarında doğru delillerin toplanması, hesaplamaların güncel piyasa değerleri üzerinden yapılması ve hukuki stratejinin önceden belirlenmesi büyük önem taşır.
8. Boşanma Kararının Kesinleşmesi, İstinaf Süreci ve Sonuçların Uygulanması
Boşanma davasında mahkeme hükmü verildiğinde süreç tamamlanmış sayılmaz; kararın kesinleşmesi ve hüküm sonuçlarının uygulanması gerekir. Bu aşama, tarafların haklarının yasal güvenceye kavuştuğu ve boşanmanın resmen hüküm doğurduğu safhadır. Gerek istinaf başvurusu, gerek nüfus kayıt işlemleri bu sürecin en önemli adımlarıdır.
8.1. Gerekçeli Kararın Tebliği ve İstinaf Hakkı
Boşanma kararının açıklanmasından sonra mahkeme, birkaç hafta içinde gerekçeli karar metnini hazırlar. Karar taraflara tebliğ edilir ve bu tarihten itibaren iki haftalık istinaf süresi işlemeye başlar (HMK m.345).
- İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye verilir ve dosya Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilir.
- İstinaf başvurusu, kararın kesinleşmesini durdurur.
- İstinaf mahkemesi, hem maddi olguyu hem hukuki denetimi yapar.
İstinaf süreci sonunda Bölge Adliye Mahkemesi kararı onaylarsa, hüküm kesinleşir. Eğer kararda hukuka aykırılık tespit edilirse, dosya yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilir.
8.2. Boşanma Kararının Kesinleşmesi
Kararın kesinleşmesi, boşanmanın nüfus kayıtlarına işlenmesi ve tarafların hukuken yeniden “bekâr” statüsüne dönmesi anlamına gelir. Kesinleşme şerhi, mahkeme kalemi tarafından kararın üzerine düşülür ve taraflara tebliğ edilir.
- İstinaf başvurusu yapılmamışsa, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta sonunda karar kesinleşir.
- İstinaf edilmiş ancak reddedilmişse, Bölge Adliye Mahkemesi’nin onama kararıyla hüküm kesinleşir.
- Kesinleşme sonrası nüfus müdürlüğüne bildirim, mahkemece re’sen yapılır.
Kesinleşme olmadan taraflar yeniden evlenemez; mahkeme kararı yalnızca geçici hüküm ifade eder.
8.3. Boşanma Kararının Nüfus Müdürlüğüne Bildirimi
Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra, mahkeme kararı ilgili Nüfus Müdürlüğü’ne gönderilir. Bu işlem tamamlandığında evlilik kaydı silinir ve tarafların medeni hali “boşanmış” olarak güncellenir.
Nüfus kayıtlarındaki değişiklikler, e-Devlet sistemi üzerinden görülebilir. Bu aşamadan sonra eşlerin malvarlığı, soyadı ve velayet düzeni gibi tüm hukuki sonuçlar yürürlüğe girer.
8.4. Boşanmanın Mali ve Kişisel Sonuçlarının Uygulanması
- Nafaka Ödemesi: Nafaka kararları kesinleştiğinde icra yoluyla tahsil edilebilir. Ödenmemesi hâlinde icra takibi başlatılır.
- Tazminat: Hükmedilen tazminat ödenmezse, alacaklı eş icra müdürlüğü aracılığıyla tahsil sürecini başlatabilir.
- Mal Paylaşımı: Boşanma kesinleştikten sonra eşlerden biri mal rejiminin tasfiyesi davası açabilir.
- Velayet ve Görüş Düzeni: Kararda belirlenen kişisel ilişki günlerine uyulmaması hâlinde, icra kanalıyla çocuk teslimi sağlanabilir.
Bu kararların uygulanması yalnızca tarafların iyi niyetine bırakılmamıştır; gerekirse icra hukuku mekanizmaları devreye girer.
8.5. Boşanma Sonrası Soyadı ve Nüfus Kayıt İşlemleri
Boşanma sonrası kadın, evlilik öncesi soyadına döner. Ancak TMK m.173 uyarınca “boşandığı eşin soyadını kullanmakta menfaati bulunduğunu” ispat ederse, mahkeme kararıyla eski eşinin soyadını taşımaya devam edebilir.
Ayrıca velayet altındaki çocuklar, velayet hakkı kendisine verilen ebeveynin hanesinde görünür. Karar sonrası çocukların kimlik belgeleri, velayet düzenlemesine uygun şekilde güncellenir.
8.6. Kesinleşmeden Sonra Açılabilecek Davalar
Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra da tarafların başvurabileceği hukuki yollar vardır:
- Nafaka Artırım veya Kaldırma Davası: Tarafların mali durumları değiştiğinde yeniden düzenlenebilir.
- Velayetin Değiştirilmesi Davası: Çocuğun menfaati gerektiriyorsa yeni bir değerlendirme yapılabilir.
- Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası: Boşanma sonrası 10 yıl içinde açılabilir (TMK m.178).
- Tazminat Tahsili: Karar kesinleşse de ödeme yapılmazsa icra takibi mümkündür.
Yargıtay’ın Kesinleşmeye İlişkin Görüşü
Yargıtay kararlarına göre, istinaf süresi dolmadan yapılan yeniden evlilikler hükümsüzdür. Ayrıca, kesinleşme şerhi bulunmayan mahkeme kararları idari merciler tarafından uygulanamaz. Bu nedenle boşanma kararının nüfus kaydına işlenmesi için kesinleşme şerhi şarttır.
Sonuç Olarak
Boşanma kararının kesinleşmesi, tarafların yeni bir hukuki ve kişisel döneme geçişini simgeler. Bu aşamada yapılacak her işlem — istinaf, nafaka, tazminat veya mal paylaşımı — boşanmanın sadece bir “karar” olmaktan çıkıp, hayata geçirilmiş bir “hukuki sonuç” hâline gelmesini sağlar.
Avukat İnanç Eker Hukuk Bürosu ile İletişim
Boşanma davaları; hukuki bilgi, strateji ve tecrübe gerektiren süreçlerdir. Tarafların kişisel ve mali haklarını koruyabilmeleri için sürecin başından itibaren doğru hukuki adımlar atılması büyük önem taşır. Bu kapsamda, boşanma, nafaka, velayet, mal paylaşımı ve tazminat konularında ayrıntılı hukuki bilgi almak veya dava sürecinizi değerlendirmek isterseniz, aşağıdaki iletişim kanalları üzerinden Av. İnanç Eker Hukuk Bürosu ile irtibat kurabilirsiniz.
- Adres: Barbaros Mahallesi Mor Menekşe Sokak Deluxia Suites Sitesi No: 3A Kat:12 Daire:155 Ataşehir / İSTANBUL
- Telefon: 0216 514 74 04
- WhatsApp: 0532 245 74 66
- E-posta: info@inanceker.av.tr
- Web Sitesi: inanceker.av.tr
- Google Maps: Konumu Görüntüle
Tüm görüşmeler gizlilik esasına uygun olarak yürütülmektedir. Boşanma sürecine ilişkin hukuki destek almak veya dava açmadan önce durumunuzu değerlendirmek için randevu alabilirsiniz.
© 2025 Av. İnanç Eker Hukuk Bürosu — Tüm hakları saklıdır.